6 Aralık 2009 Pazar

İstanbul Barosu NEDEN KATSAYI İSTİYOR



İŞTE O BARONUN BAŞKANI: Annem babam hacı, Kuran'ı hatmettim, imam hatiplere değil, hukuksuzluğa karşıyım.
VATAN'da başarılı röportajlara imza atan Sanem Altan yine merak edilen bir ismi röportaja ikna etti.

İSTANBUL BAROSU DANIŞTAY'A DAVA AÇTI
Üniversiteye giriş sınavında imam hatiplilerle liseleri eşitleyen katsayı tartışmaları yeniden gündemde. Bu tartışmaya katılanlardan biri de İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın... İstanbul Barosu, katsayı kararının iptali için Danıştay’a başvurarak dava açtı. Başkan Aydın konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Eşitlik eşitler arasında olur” diyerek dikkatleri üzerine çekti... Kasım ayında Baro’nun öncülüğünde yapılan “Yargıya ve Ülkene Sahip Çık” yürüyüşünde atılan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı gözleri yine Muammer Aydın’a çevirdi. Kimileri tarafından eleştirilen, kimilerince desteklenen Baro Başkanı Aydın ile buluştum ve merak edilenleri sordum.

Eşitlik eşitler arasında olur” ne demek?
O cümle öyle değil. Show TV’ye verdiğim bir demeç bu. Çok yoğun olduğum bir gün “Neredeyseniz geleceğiz” dediler, Kadıköy’de bir dostumun nikahına gittim, benden önce oradaydılar. Benim cümlem aynen şuydu “Statüleri farklı olanların eşit olması mümkün değil. Ayrı statüdekilerin ayrı ayrı kazınılmış farklı hakları var. Dolayısıyla aynı stütüde olmayanları eşitleyemezsiniz. Eşitlik eşit statüdeki insanlar arasında olur, eşit insanlar arasında olur” Bu lafı, benim statü diyerek neyi kasdettiğimi vermeden kestiler. Aradım muhabir arkadaşı bir hanımefendiydi, telefonumu yüzüme kapadı.

Statü derken neyi vurguluyorsunuz?
Genel liselerin kendi düzenlemeleri ve hakları var, meslek liselerinin farklı düzenlemeleri... Katsayı uygulaması farkı bu yüzden var zaten. Alan seçimleri mevcut, matematik fen, edebiyat... Öğrenci buna göre farklı bir soru kitapçığı alıyor imtihanda. Çünkü edebiyat okuyan, kimya belki bir saat okuyor, fen bölümüne gidenle aynı kitapçığı alamaz, haksızlık olur. Herkes sanki farklı katsayı olursa bir gruba haksızlık oluyor diye düşünüyor. Peki, alan seçimine göre çalışmış çocuk şimdi katsayı eşitlemesiyle ortak sorulardan bir imtihana girecek. Peki bu haksızlık değil mi?

İsviçre’nin minare kararı için AHİM’e gidiyoruz
Katsayı meselesinde bir karışıklık olduğu kesin, bunu Milli Eğitim Bakanı’yla röportaj yaparsam soracağım ama benim merak ettiğim şu, bu “haksızlık” Baro’yu neden bu kadar ilgilendiriyor? O zaman hayatın içindeki bütün haksızlıklar için uğraşmanız lazım, öyle değil mi?

Hukuka ayrılık var burada. Hukuka aykırı olan bir şeyi Danıştay’a taşımamız kadar normal bir şey olamaz. Sonucu bilemem ama bu davada şansımız yüksek. Gerekçelerimiz çok kuvvetli. YÖK bu kararı alırken 1,5 milyon çocuğun hayatıyla ilgili bir karar aldığının hesabını yapmalıydı. Birilerinin buna karşı çıkacağını bilmiyor muydu YÖK? Ayrıca biz İstanbul Barosu olarak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kararlarının yargıya götürülemeyen kararlardan olduğunu biliyoruz ama bu doğru bir yöntem değil. Biz buna da itiraz ediyoruz. İsviçre’nin minare kararına da itiraz ediyoruz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açıyoruz şimdi. Ama Baro’nun Danıştay’a gitmesine Başbakan diyor ki “Bu ideolojik bir karar.” Bu çok ürkütücü bir laf. Bu yargıya mühahale oluyor çünkü. Hukuk güvencesi nerede kalır burada. Kafasında böyle düşünüyorsa bile bunu seslendirmemesi gerekir bir Başbakan’ın.

Siyasi iktidar imam hatiplileri belli yerlere taşımak için düzenlemeler yapıyor

Sizin imam hatip liselerine karşı bir ön yargınız var mı?
Tam tersine bu düzenlemeyi yapanların arka plandaki düşüncesi buydu, belki. Benim imam hatiplere inanın bir ön yargım yok. Oradaki öğrencinin ne suçu olabilir? Belki ailesinin zoruyla gönderildi belki hayatı boyunca pilot olmak istemişti. Ben bu öğrencimin niye hayatını bilerek zorlaştırıyım. Ben hukuksuzluğa karşıyım sadece. Tabii ki istediği okula gider, imam hatipli de ama yasaya uyacak. Ayrıca, bu ülkenin ihtiyacı olmaksızın sayısız imam hatip lisesi açılıyor. İmam hatipleri daha farklı kullandıklarını düşünüyorum. Bir yığılma var. Siyasi iktidar da buradakileri belli yerlere taşımak için düzenlemeler yapıyor. Ama bunun yolu katsayı eşitliği değil. Birinin hakkını birine yedirmeden yapabilirsiniz bunu. Ayrıca, benim annem babam hacı. İlkokul döneminde her yaz beni Kuran kursuna gönderirlerdi. Kuran-ı Kerim’i hatmettim. Ama inancım insan ilişkilerimde özel bir yer tutmaz.

Beni dinlediğinize eminim, 77 baro başkanından kaçını dinliyorsunuz?

Uzun uzun anlattınız, muhtemelen hepsini röportajda kullanamam ama anladığım kadarıyla AK Parti hükümeti ile avukatlar arasında bir sorun var. Neden?
Özgürlük olmadığını biliyorum. Ben de anlayamıyorum ama bütün bu AK Parti dönemindeki hukuksuzluklara baktığınız zaman burada yargı ile, avukatlarla, barolarla ilgili bir sorun olduğu açık. Aslında kimseyle dertleri olmaması gerekir. Türkiye çok hukuksuzluk gördü ama hiçbir dönemde yargının bu kadar baskı altında olduğu bir dönem olmadı. Bu kadar ulu orta eleştirildiği hiçbir dönem olmadı. Bu dönem sıkıntılı bir dönem. Gerçekten yargı bağımsızlığı için samimi bir şey yapsalar tarihe geçerler. Bugüne kadar hiçbir iktidar bunu tam yapamadı çünkü. Maksat; yandaş bir Anayasa Mahkemesi yaratmak değilse, taraf olan bir Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu yaratmak değilse, kendine bağlı Danıştay, Yargıtay yaratmak değilse hiç sorun yok. Sonuna kadar AK Parti’nin yanında oluruz tüm düzenlemeleri destekleriz. Ama her zaman yasaya uygun olan hukuka uygun olmaz. Dinlemelerde de aynı yöntemi yaptılar. Hakimin kararı olması onu yasal yapmıyor. Ben dinlendiğimden eminim. Peki, beni ne hakla dinliyorsunuz, hangi suç şüphesiyle dinliyorsunuz? Ben baro başkanıyım. 77 tane var Türkiye’de, kaçını dinliyorsunuz.

“Ankara, İstanbul, İzmir baroları Biz hazırız” dedi, diyen bir ses kayıdı olduğu söyleniyor Şener Eruygur’un eşinin.
Hiç görüşmedim o hanımefediyle. Ayrıca, bu ülkede ağzı olan konuşuyor. Ben 31 yıllık hukukçuyum. İyi bir hukukçuyum. Hukuk dışı bir şey yapmam mümkün değil. Bana Ergenekon davasından çok insan geldi, davalarını almam için, almadım. “Taraf gözükürüm” dedim. Üstelik iyi paralar kazanabilirdim. Bizimle aynı görüşte olmayan Vakit, Zaman, Taraf gazeteleri duruşumuzu taraf olarak algılayıp bizi Ergenekon yandaşı gibi gösteriyor. İstanbul Barosu ne Ergenekon’un tarafında olmuştur ne karşısındadır. Ama bir gerçek var, Silivridekiler hâlâ hangi şuçdan dolayı orada olduklarını bilmiyor. Bir örgüt varsa hâlâ ortaya çıkmadı. Bir örgüt üç tane beş tane silahla mı bu ülkede darbe yapacaktı. Delilleriyle ortaya koyacaklar, varsa. Şimdi üç paşayı nasıl davet ettiler. Sabih Kanadoğlu’nun evine baskın yapıldı, İlhan Selçuk sabaha karşı alındı. Keşke herkes onun kadar tarafsız olsa. İnsanlar Cumhuriyetçi oldukları için mi yapılıyor bunlar? Eğer AKP’nin Atatürk’le bir sorunu yoksa cumhuriyetle bir sorunu yoksa bizim de kimseyle sorunumuz yok.

Ülke ikiye ayrıldı, AKP puan kaybedecek, CHP’nin oturup düşünmesi lazım

Son soru, ne düşünüyorsanız açıkca söyleyebilirsiniz, ne derseniz aynen yayınlanacak, emin olun. Taraf gazetesinin yayınladığı belgeler ve haberler için ne düşünüyorsunuz?
İnanmıyorum. Gazetenin çok yanlı olduğunu düşünüyorum. O belgeleri savcılığa gönderseler daha iyi değil mi, önce niye Taraf’a gönderiyorlar. Taraf mı yargılayacak insanları. Aslında Taraf, taraflı da olabilir bu ters bir şey değil ama objektif olmalı.

3 bin sayfalık Özden Örnek’in yazdığı iddia edilen bir günlük var. Bu, Nokta dergisine gönderildi. Sizin mantığınızla, bunun niye Nokta dergisine gönderildiği merak etmemiz gerekiyor. Diyelim inanmıyorsunuz yazılanlara, o halde en azından hangi çılgının bu “sahte” 3 bin sayfayı yazdığını merak etmemiz gerekmez mi? Tümden yok dediğinizde, başkalarına yanlı derken sizin de yanlı gözükebileceğinizden çekinmez misiniz?
İnsan algısı kadar objektif olabilir. Ben bu algılardan düşmanlık çıkmasın diyorum. Ülke ikiye ayrıldı. Ben Kürt açılımının, alınan bazı kararların 2011 seçiminde AKP’nin önüne geleceğini düşünüyorum. Puan kaybedecek. CHP’nin de oturup düşünmesi lazım.

Solcular bu ülkede ezilirken dinciler ortada yoktu

Bu ülkede her zaman Alevilere, solculara, Kürtlere, kendilerinden olmadığını düşündükleri herkese haksızlıklar yapıldı. Bir hukuk adamı, niye sadece “cumhuriyete” karşı yapıldığını düşündüğünde buna ses çıkarır. Kendi meslektaşına yapıldığında çıkarmaz. Şemdinli savcısı Ferhat Sarıkaya meslekten ihraç edilirken İstanbul Barosu ne yaptı? Ya da Sacit Kayasu için?
Bir kesim bize farklı bakıyor bir kesime biz farklı bakıyoruz. Siz bunu karşıya sordunuz mu? Solcular bu ülkede ezilirken dinciler ne yapıyormuş? Ortada yoklardı. Bugün de yoklar. Bir avukat arkadaşım “Ben sağ görüşlüyüm ama bu ülkede solcular olmasaydı özgürlükler bu kadar genişlemezdi. Sağcılar bu konuda hiç mücadele vermediler” dedi. Çok doğru bir tespit.

“Karşıdakiler” diyorsunuz çok korkuyorum. Siz hukukçusunuz...
Ben aslında “biz” diye konuşan biri değilim ama bu hale geldik. Açıkcası laiklik endişesi yaşıyorum. Bazı tasarruflar bunu düşündürüyor bana. YÖK, RTÜK taraflı, rektörler imam hatip kökenli. Türkiye’de bir Ferhat Sarıkaya, bir Sacit Kayasu üzerinden kıyametler kopmamalı bence. Ferhat Sarıkaya’nın düzenlediği iddianameyle bir masum insan cezaevinden intihar etti. Van Üniversitesi’nin genel sekreteri. Rektörü de beraat etti. Demek ki birtakım hukuksuzluklar görüldü ki meslekten men edildi. Sacit Kayasu’ya gelirsek, o da yanlış biliniyor. İstanbul Barosu’ndan o konuyla ilgili kabul kararı çıktı, Türkiye Barolar Birliği’ne gitti, Adalet Bakanlığı’na gitti, oradan geri geldi. Biz de karara uyduk. Sacit Kayasu tekrar itiraz etti. Daha dosyası bize gelmedi ama duyduğum kadarıyla bu sefer kabul edilmiş. Sacit Kayasu’ya ben “müracat et” dedim, bana kitabını imzaladı. Müracaat etti, bizden olumlu çıktı. Gidin sorun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder