14 Ocak 2010 Perşembe

Rusya ile de vize kalkıyor


Türkiye dünyaya açılıyor. Vizesiz gidilebilen ülkeler kervanına yakında Rusya da katılacak.


Türkiye’nin ilk nükleer santralının yeni bir ihale açılmadan imzalanacak bir anlaşmayla Rusya’ya verilmesi için çalışma başlatılması kararlaştırıldı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Rus liderlerle görüşmelerine enerji alanında işbirliği projeleri damgasını vurdu ve Türkiye’nin ilk nükleer santralının yapımının Moskova’ya ihalesiz verilmesi yolunda önemli bir adım atıldı. Önümüzdeki 5 yılda ticaret hacmini 100 milyar dolara yükseltme hedefi koyan iki ülke karşılıklı vizenin kaldırılması için çalışma başlatılması kararı da aldı.

Ankara-Moskova ilişkilerinin hızla geliştiği bir dönemde Rusya’ya gelen Erdoğan, Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev ve Başbakan Vladimir Putin’le beş saati aşan görüşmeler yaptı.

Görüşmelerin ardından “Türkiye’de Nükleer Santral Tesisi Konusunda İşbirliği Ortak Beyannamesi” imzalandı.
Putin, ortak basın toplantısında Erdoğan’la 10. kez bir araya geldiklerini belirterek, görüşmelerde Güney Akım Doğalgaz Projesi ve Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın ele alındığını söyledi.

VİZE ADIMI
Türkiye ile Rusya arasındaki vizenin kaldırılması çalışmalarının başlatılacağını da açıklayan Putin, “Çalışmanın fazla uzun sürmeyeceğini umuyorum” dedi.
Önümüzdeki beş yılda ikili ticaret hacmini 100 milyar dolara yükseltme hedefi koyduklarını belirten Erdoğan, Medvedev’in mayıs ya da haziran ayında Ankara’ya geleceğini açıkladı.

Başbakan Erdoğan vize konusunda, “Sayın Başbakan az önce müjdeyi verdi. İnanıyorum ki bu buluşmamızın önemli yanlarından biri oldu” dedi ve Medvedev’in ziyareti sırasında vizenin kaldırılmasına yönelik somut adım atılması dileğinde bulundu.

Başbakan Erdoğan, Türk-Rus ortaklığının kazandığı ilk nükleer santral ihalesinin iptal edilmesinden sonraki süreçle ilgili soruyu yanıtlarken, “Danıştay’ın iptalinden sonra devletten devlete bir anlaşma yapmak süretiyle bu adımı atma noktasında karara vardık. Şu anda arkadaşlar onun altyapı çalışmasını yürütüyor. Tamamladıkları anda bununla ilgili adımı atacak ve bu işi süratle bitirip hayata geçireceğiz” dedi.

Medvedev ise heyetler arasında yapılan görüşmenin başında iki ülkenin arasındaki ilişkiyi “stratejik ortaklık” olarak tanımladı ve Türkiye ile Rusya’nın enerji alanında dev projeler gerçekleştirdiğini söyledi. İki ülke arasındaki işbirliğinin bölgedeki karmaşık sorunların çözümü için gerekli olduğunu belirten Medvedev, Moskova ile Ankara’nın sürekli temas halinde bulunduğunu vurguladı.

İLİŞKİ ‘GAZLA’BÜYÜYOR
Türkiye’yle Rusya arasındaki ticari ilişkiler 2000’lerin başından itibaren hızla artmaya başladı. 2009 yılında krizin de etkisiyle iki ülke arasındaki dış ticaret hacmi yüzde 50’lere varan bir düşüş yaşadıysa da Rusya hâlâ Türkiye’nin ithalatında ilk sıradaki yerini koruyor. Rusya aynı zamanda Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ilk beş ülke arasında yer alıyor. Türkiye, bu ihracatıyla Rusya’nın en fazla ithalat yaptığı ilk 10 ülke arasına girebiliyor.

İki ülke arasındaki en büyük ticaret kalemini ise doğalgaz ve petrol oluşturuyor. Türkiye, Rusya’dan aldığı doğalgazla bu ülkenin en fazla ihracat yaptığı beş ülkeden biri. Ticari ilişkilerin gelişmeye başladığı ilk yıllarda Türkiye’den daha çok gıda maddeleri alan Rusya, son dönemde ithalatını tekstil, konfeksiyon, deri, kürk, makina, teçhizat ve otomobil gibi ürünlerle artırdı. Türkiye de Rusya’dan petrol ve doğalgazın yanı sıra kimyasallar ve gübre satın alıyor.

İki ülke arasındaki ticari ilişkide turizmin de payı büyük. Rusya’dan Türkiye’ye her geçen yıl daha fazla turist gelirken 2009’da ilk kez Rus turistlerin sayısı, Almanları geçti. Geçen yıl Türkiye’ye 2 milyonu aşkın Rus turist geldi.

Erdoğan tam söyleyecekti ki


Baykal'ın açıklamaları Erdoğan'ın çok sinirlendiriyor daha doğrusu Başbakan tahrik edici buluyor. Yine öyle oldu.
İNTERNETHABER- Rusya dönüşü Erdoğan, Atatürk Havalimanı'nda gazetecilerin sorularını yanıtlıyordu..

Her şey güzel gidiyordu. Çünkü İsrail ve Rusya'dan gelen haberler Erdoğan'ı haklı olarak muzaffer komutan edasına sokmuştu. İsrail özür dilemiş, Rusya ile vizenin kalkacağı müjdesi verilmişti.

Ancak iç politikaya sıra gelince işler bir anda değişti.. Ne zaman ki Baykal'ın adı geçti Erdoğan'ın yüzü ve üslubü 180 derece değişti.. Dış politikada alınan zaferlerin üstüne gelen iç gerilim Erdoğan'ın keyfine limon suyu sıktı adeta...

İktidara sivil dikta eleştirileri yönelten Baykal, belli ki Erdoğan'ı kızdırmıştı.. Baykal'ın "Erdoğan anketleri açıklayamıyor" şeklindeki sözleri Erdoğan'ın kulaklarında halen çınlıyordu.
Sevgili Peygamberimiz “öfkelendiğiniz zaman yüzükoyun yere uzanın” buyurmuşlardı.
Çünkü öfkenin aklı alıp götürdüğünü biliyorlardı…
Başbakan Erdoğan (kim ne derse desin) son 60 yılın “en önemli” liderlerinden biridir ancak “öfkeli olmak” gibi “çok kötü” bir kusuru var…
Eğer sevgili Peygamberimizin “öfke” ile ilgili hadisine uysa bütün gerginliklerin bir anda makara ipliği gibi kolayca koptuğunu göreceğiz…
Peki ne yapmalı?..
Muhalefetten gelen saldırılar için kendine bir "paratoner” bulmalı…
Bir zamanlar Demirel’in İhsan Ataöv’ü vardı…
Başbakan Erdoğan da öyle birini bulmalı ve kendisi hiç kimseyi muhatap almamalı…
Hele gazetecileri asla!...

Adnan Berk Okan

Bir de üstüne Başbuğ'un istifasını isteyen CHP liderinin açıklaması tuz biber ekti. Ancak İsrail zaferi Erdoğan'ı frenledi desek yalan olmaz.. Aksi halde çok ağır lafları canlı yayında işitebilirdik..

Muhabirin ''Brezilya'da devletin komutanlara yönelik bir soruşturma başlatması üzerine komutanlar istifa ettiler. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da Brezilya örneğini göstererek TSK komutanlarına istifa çağrısı yaptı. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz'' sorusu karşısında tepkisini hemen gösterdi..

Erdoğan sözlerine ''Buna vereceğim cevap aslında çok ağır olur da bunu ben aldığım terbiyeyle hiçbir zaman eş tutmam" diyerek başladı. Baykal'ın açıklamalarını tahrik ve hezeyan dolu bulduğunu söyleyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"TSK'nın komuta kademesi inanıyorum ki sayın Baykal'ın bu tahrik dolu hezeyan dolu açıklamalarına hiçbir zaman kalkıp da cevap dahi vermez. TSK'yı bu noktada eğer 3-5 kişi olarak görüyorsanız, o zaman Baykal gibi bunun cevabını verirsiniz. Ama, TSK 3-5 kişi değildir. TSK şu anda yaklaşık 800 bin kişiden oluşan bir topluluktur. Bu, erinden ta en üst kademede Genelkurmay Başkanı'na kadar bir bütündür. Biz olayı böyle değerlendiriyoruz.''

Türk ve Tuğluk artık sade vatandaş


Milletvekili oldukları için haklarındaki 41 dosya TBMM'de bekliyordu. Vekillikleri düştü. Meclis dosyaları iade etti.
ANKARA- Meclis, Anayasa Mahkemesinin kararı doğrultusunda milletvekillikleri düşen Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk hakkındaki dokunulmazlık dosyalarını Başbakanlığa iade etti.

Milletvekili dokunulmazlıkları bulunduğu için haklarında açılan davaların dosyaları ile ilgili işlem yapılamayan ve bu dosyalar fezleke şeklinde, Başbakanlık kanalıyla TBMM'ye gönderilen Türk ve Tuğluk'un dosyaları, geri döndü. Artık Milletvekili olmadıkları için TBMM'nin görev alanında bulunmayan Türk ve Tuğluk hakkındaki 41 ayrı dosya başbakanlığa iade edildi. Bu dosyalar Adalet Bakanlığı'na ve oradan da ilgili mahkemelere gönderilecek. Dosyalar ilgili mahkemelere ulaşınca 'sade vatandaş' yargılaması başlayacak.

Başbakanlık, TBMM Başkanlığına yazdığı yazıda, kapatılan DTP'nin Genel Başkanı Ahmet Türk ile eski Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk'un dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin dosyaların gönderilmesini istedi.

Yapılan çalışma sonrasında Türk ve Tuğluk'un toplam 41 dosyası Başbakanlığa gönderildi. Gönderilen dosyalar arasında Türk ve Tuğluk'un, tek başına, birlikte veya başka milletvekilleriyle ortak dosyaları bulunuyor.

İlgili mahkemeler, halen milletvekillikleri devam edenlerin dosyalarını ayırarak yine Başbakanlık kanalıyla Meclise sunacak.

Minareden sonra sıra Türkçe'de!


Minare yasağı referandumunun öncüsü olan İsviçre'de bir ikinci yasak daha gündeme geldi. O da Türkçe!

İsviçre'deki minare yasağı referandumunun öncüsü olan İsviçre Halk Partisi milletvekili Oscar Reisinger, Türkçe haber bültenlerine de karşı çıktı.

İsviçre'deki minare yasağı referandumunun öncüsü olan İsviçre Halk Partisi milletvekili Oscar Reisinger, Bulgaristan Ulusal Televizyonu'nda (BNT) yayımlanan Türkçe haber bültenine de karşı çıktı.

Reisinger, haber ağırlıklı yayın yapan ve ülkenin en fazla dinlenen "Darik" adlı özel radyo kanalına yaptığı açıklamada "Bir ülkede paralel bir kültürün desteklenmesi azınlıkların entegrasyonuna yardım etmez" dedi.

AZINLIK HAKLARI İHLALİ DEĞİL

İsviçre'de minarelerin, "Avrupa'yı fethetmeye çalışan siyasi İslamın simgesi" olduğu görüşünü savunan Reisinger, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ülkemizde bu yasak azınlık haklarının ihlali olarak değerlendirilemez. Diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi İsviçre'de de bir dini kuralın sınırsız haklara sahip olmasına izin verilemez. Eğer bir dini kural yasalara aykırı düşerse o dini kurala sınır koymak gerekir."

Arap devletlerinin çoğunun totaliter rejimlere sahip olduğunu ve buralarda dinlerarası bir eşitliğin söz konusu dahi olmadığını ileri süren Reisinger, "Ben oraya gidersem uyum sağlamak zorunda olacağım. Benim için kilise kurmalarını isteyemem. Ancak onlar da İsviçre'ye gelince sistemimize ayak uydurmak zorundalar" dedi.

MÜMKÜN OLDUĞUNCA ENTEGRE ETMELİSİNİZ

Reisinger, muhabirin, Bulgaristan'da BNT'de hafta içi her gün 10 dakika Türkçe haber bülteni yayımlanmasıyla ilgili sorusunu yanıtlarken de "Bence, paralel bir kültürün desteklenmesi azınlıkların entegrasyonuna yardımcı olmaz" diye konuştu.

Bulgaristan'da Türkçe haber bültenleri için referandum yapılabileceğini ve halkın vereceği karara da saygı duyulması gerektiğini ifade eden Reisinger, "Onları mümkün olduğu kadar entegre etmelisiniz" önerisinde bulundu.
DİLİMİZİ ÖĞRENMEK ZORUNDALAR

Bulgaristan'daki Türklerin bu ülkenin asli vatandaşları olduğunu unutan milletvekili Reisinger, "Onlar ev sahibi ülkenin dilini öğrenip kurallarına uymak zorundalar. Başka bir yerden gelip kendi kültürlerini topluma kabul ettiremezler" diye konuştu.

Ahmedinejad Suudileri uyardı


Ahmedinejad Suudileri uyardı: Silahlarınız kardeş kavgasında kullanılıyor, keşke Siyonistlerin aleyhinde kullanılsa"
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ''büyük güçlerin Orta Doğu'ya egemen olmak için insan hakları, nükleer silah ve terörizmle mücadeleyi bahane olarak kullandığını'' savundu.

Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, yurt içi gezileri kapsamında gittiği Huzistan'da halka hitaben yaptığı konuşmada, Orta Doğu sorunu, İran-Batı ilişkileri, İsrail'in Filistin topraklarını işgali ve Yemen'deki çatışmalar gibi konularda açıklamalarda bulundu.

Ahmedinejad, Batılı güçleri kastederek ''İnsanlık düşmanları, eskiden beri medeniyet, enerji ve jeopolitik açıdan özel bir noktada olan Orta Doğu'ya egemen olmak istiyor'' dedi.

İsrail'in bölgede sürekli saldırı ve savaş çıkarttığını söyleyen Ahmedinejad, ''Niye siyonist rejim İsrail, bizim bölgemizde kuruldu?'' diye sordu.

Afganistan ve Irak'ın işgalleriyle Pakistan ve Yemen'deki çatışmaları sorgulayan Ahmedinejad, ''Bölgenin her yerinde zorba ve sömürgeci güç ABD, İngiltere ve siyonist rejimin eli var'' ifadesini kullandı.

''İnsan hakları, nükleer silahla ve terörizmle mücadele hepsi yalandır, büyük bir aldatmadır, amaç Orta Doğu'ya musallat olmaktır'' diye konuşan Ahmedinejad, 11 Eylül saldırılarının da ''şüpheli'' olduğunu, ''işgaller için bahane edildiğini'' ileri sürdü.

ABD ve Avrupa'nın ekonomik durumlarını düzeltmek için bölgedeki enerji kaynaklarını sömürmeyi hedeflediğini anlatan Ahmedinejad şunları kaydetti:

''Bölgemize yılda onlarca milyar dolarlık silah satıyorlar. Niçin peki, savaş çıkartmak için tabii. Bölge halkını savunmak için mi, Filistin halkını savunmak için mi? Hayır, bu silahlar büyük güçlerin çıkarlarını korumak içindir.''

Ahmedinejad, siyasi olarak bölgeye hükmedemeyeceklerini anlayanların bugün savaşla bu hedeflerine ulaşmak istediğini söyledi.

-''SUUDİ ARABİSTAN'IN SİLAHLARI KARDEŞ KAVGASINDA KULLANILIYOR''

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ''Suudi Arabistan'dan beklenenin silahlarını kardeş kavgasında değil, siyonist İsrail rejimi aleyhinde kullanmasıydı'' dedi.

Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, yurt içi gezileri kapsamında gittiği Huzistan'da halka hitaben yaptığı konuşmada, Orta Doğu sorunu, İran-Batı ilişkileri, İsrail'in Filistin topraklarını işgali, Yemen'deki çatışmalar gibi konularda açıklamalarda bulundu.

Ahmedinejad, Filistin, Afganistan, Irak ve Pakistan'dan sonra şimdi de Yemen'de karışıklık çıkarıldığını ve savaş ateşinin yakıldığını söyledi.

Suudi Arabistan'ın da tahrip olması, elindeki silahların bölge halkları lehinde ve İsrail aleyhinde kullanılmaması için Yemen'deki savaşa dahil edildiğini kaydeden Ahmedinejad, ''Suudi Arabistan'ın silahları kardeş kavgasında kullanılıyor'' dedi.

Suudi Arabistan yetkililerine hitap ettiğini söyleyen Ahmedinejad, ''Onlardan beklenen Yemen'deki aile kavgasında babalık yapmaları, büyük kardeşlik yapmaları ve kardeşler arasında barış ve dostluk sağlamalarıydı. Onlardan beklenen kendilerinin de savaş dahil olup, topları, bombaları Müslümanlar aleyhinde kullanmaları değildi'' ifadesini kullandı.

Ahmedinejad şunları söyledi:

''Eğer Suudi Arabistan'ın silahlarının küçük bir bölümü, Gazze halkının lehine ve siyonistlerin aleyhinde kullanılmış olsaydı, bugün bölgede siyonist rejimden bir eser kalmayacaktı.''

Suudi Arabistan'ı kasteden Ahmedinejad, ''Petrol parası gidiyor, silah geliyor ve bu silahlar kardeşlerin öldürülmesinde ve fitne çıkarılmasında kullanılıyor'' diye konuştu.

İran Cumhurbaşkanı sözlerini şöyle sürdürdü:

''ABD, İngiltere ve siyonist İsrail, bütün Orta Doğu bölgesi ateşte yansın ve onların bölgeye egemen olmasının şartları hazırlansın diye Yemen olayını çıkardılar. Bu durum Müslümanlara yakışmıyor. Yemen'deki kardeşlerimizin, hükümetin, grupların oturup müzakere ve uzlaşma ile sorunları çözmelerini umut ediyoruz. Yemen hükümeti uyanık olmalı, dikkat etmeli düşmanların komplolarına, fitnelerine aldanmamalı, kardeş kavgası sürmemeli.''

Ahmedinejad, bölgedeki emniyetsizliklerin zorba güçlere bölge ülkelerine müdahale imkanı verdiğini, ancak bu fırsatçılığın önünün alınması gerektiğini kaydetti.


İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Gazze Şeridi'nde ''Filistin halkının etrafının çelik duvarlarla çevrilmek istenmesini'' eleştirerek, olayın arkasında ABD, İngiltere ve İsrail olduğunu ileri sürdü.

Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, Huzistan'da halka hitaben yaptığı konuşmasının son bölümünde Filistin sorunu, İsrail işgali ve Batılı ülkelerle ilişkilere değindi.

Gazze Şeridi'nin Mısır ile olan sınırının tamamen kapatılmasına yönelik çalışmaları eleştiren Ahmedinejad, ''ABD, İngiltere ve kültürsüz siyonistlerin tahrikleriyle Gazze'nin ve Gazze halkının etrafını çelik duvarlarla örüyorlar. Keşke bu çelik duvarı siyonistlerin etrafına çekseydiler de bütün bölgemiz siyonistlerin şerrinden kurtulsaydı'' diye konuştu.

İsrail'in Filistinlilere karşı politikasını ''Dünya bilsin ki bu siyonistlerin gücünü değil, zaafını gösteriyor'' sözleriyle kınayan Ahmedinejad, ''Siyonist rejimin destekçileri bilsin ki, bu rejim uçuruma yuvarlanmakta ve hiç kimse onu kurtaramayacak... Bölge halkı direniyor ve siyonist rejimin hayatını sürdürmesine izin vermeyecek. Filistin halkı dayanıklı ve güçlü olsun ve bilsin ki, Allah'ın vaadi ve yardımı yakındır. Allah'a tevekkül etsinler, birlik olsunlar, dirensinler; düşmanlar gidici müminler kalıcıdır'' dedi.

''Tarihleri kara sayfalarla dolu sömürgeci güçlerin artık kimseyi kandıramayacağını'' söyleyen İran Cumhurbaşkanı, ''Nükleer silah ve insan hakları bahanesi büyük bir yalandır. Bugün İran halkı ve bölge halkları avucunuzda ne olduğunu biliyor ve bütün güçleriyle komplolarınız karşısında duruyor'' diye konuştu.

Ahmedinejad, Batılı ülkelere hitaben, ''Sizlere kurtuluş yolunu gösteriyoruz, bölge halklarının yanında yer alın, işbirliği ve yapıcı uzlaşmayı ilke edinin... İran halkı, yapıcı ve esas değişikliği, adaleti, saygıyı olumlu karışılıyor, ama şunu da bilin ki halkımız kendisine ve ülkesine doğru uzatılan ihanet elini kökünden kıracak'' dedi.

Batılı güçleri, ''tüm halkların hak ve hukukuna saygılı davranmaya'' çağıran Ahmedinejad, Afganistan'ın işgalci güçler için büyük bir bataklık olduğunu ve orayı eninde sonunda rezil bir halde terk etmek zorunda kalacaklarını sözlerine ekledi.

Profesöre uzaktan kumandalı bomba


Tahran'da nükleer enerji alanında uzman Prof. Dr. Mesud Ali Muhammedi'ye bombalı saldırı düzenlendi.
İran'ın başkenti Tahran'da nükleer enerji alanında uzman Prof. Dr. Mesud Ali Muhammedi'ye bombalı saldırı düzenlendi.

Tahran Üniversitesi ve Malik Eşter Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Muhammedi (50), işe gitmek üzere sokağa çıktığı sırada evinin önünde park etmiş halde bir motosiklete yerleştirilen uzaktan kumandalı bir bombanın patlatılması sonucu yaşamını yitirdi. Tahran Genel Savcısı Abbas Caferi Devletabadi, saldırının sebebi ve hedefinin şimdilik bilinmediğini vurgulayarak, olayla ilgili soruşturmanın çok yönlü sürdürüldüğünü söyledi.

İran, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mihmanperest, nükleer fizikçi Prof. Dr. Mesud Ali Muhammedi'nin bombalı saldırıda öldürülmesinin arkasında ABD ve İsrail'in bulunduğunu söyledi ve saldırıyı şiddetle kınadıklarını söyledi. ABD ise İran'ın iddialarını reddetti.

Öte yandan, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mihmanperest, geçen yaz Irak sınırından İran topraklarına giren Shane Bauer, Sarah Shourd ve Josh Fattal adlı Amerikalıların en kısa sürede 'casusluk suçundan' yargılanmaya başlanacaklarını söyledi.

Reformcu Musavi'nin Destekçisiydi

İran Devlet Televizyonu'nun '1979 Devrimi'nin sıkı destekçisi' olarak tanımladığı Prof. Dr. Mesud Ali Muhammedi'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalif aday Mir Hüseyin Musavi'ye destek veren 240 üniversite öğretim üyesinin arasında yer aldığı belirtildi. Muhammedi'nin görev yaptığı Tahran Üniversitesi, muhalefete destek veren öğrencilerin gösteri yaptığı merkezlerden biri olarak biliniyor.

Deprem saniye saniye görüntülendi


Haiti'yi vuran 7,0 büyüklüğündeki depremden sonra ülkede iletişim koptu! Uzmanlar büyük bir yıkımdan endişeli!..
Haiti'de dün gece meydana gelen 7,0 büyüklüğündeki depremde en büyük hasarı başkent Port-Au-Prince'in gördüğü bildiriliyor.

BAŞKENT BÜYÜK ORANDA YIKILDI

Amerikan Associated Press'in Haiti'deki muhabirleri 200 yıldan uzun süredir en şiddetli depremin meydana geldiği Haiti'de başkentin büyük oranda yıkıldığını söyledi.

Kenti otobüsle gezen muhabirler, Port-Au-Prince'deki durumun ciddi, can ve mal kaybının büyük olduğunu bildirerek, ''caddelerin ceset ve kan içinde'' olduğunu ifade etti.

Muhabirler, kamu binaların harabeye döndüğünü, binlerce insanın evsiz kaldığını belirterek, ağır yaralı olan bazı kişilerin caddelerde oturduğunu, depremin üzerinden saatler geçmesine rağmen hala doktor beklediğini kaydetti.

Kent meydanına toplanan binlerce depremzede de el ele tutuşarak ilahi söylüyor.Bu arada ABD, Haiti'ye ilk yardım ekibini gönderdi. Ekipte 72 kişi ve 6 arama-kurtarma köpeği bulunuyor.


Binlerce kişinin enkaz altında kaldığı Haiti'yi vuran 7,0 büyüklüğündeki depremin ülkede bulunan BM Barış Gücü karargahına da büyük zarar verdiği bildirildi.Bölgede iletişim hatları kesildi. ABD bölgeye acil yardım ekibi gönderiyor. Depremin tetiklediği toprak kaymalarında da ölenlerin olduğu bildirildi.



Edinilen bilgiye göre, görüşmede Haiti'deki deprem konusunda yapılabilecek olası çalışmalar ele alındı. Haiti'de en son 1770 yılında bu büyüklükte deprem meydana gelmişti.

KIZILAY EKİBİ BÖLGEYE GİDİYOR

Türk Kızılayı, Haiti'de meydana gelen 7,0 büyüklüğündeki depremin ardından Afet Operasyon Merkezi'nde “kriz masası” oluşturulduğunu bildirdi.

Türk Kızılayı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Haiti'deki depremin çok sayıda ev ile bir hastanenin zarar görmesine neden olduğu hatırlatıldı.

Açıklamada, bölgede ihtiyaç duyulabilecek insani yardım malzemesinin afet bölgesine ulaştırılabilmesi için tüm hazırlıkların tamamlandığı belirtilerek, Türk Kızılayı'nın gelişmeleri yakından takip ettiği kaydedildi.

OBAMA: ''YARDIMA HAZIRIZ''

Öte yandan ABD Başkanı Barack Obama, ''dualarının ve düşüncelerinin Haitililerle birlikte olduğunu, gerekli yardıma hazır olduklarını'' bildirdi. Obama, ''Durumu yakından izliyoruz ve Haiti halkına yardıma hazırız'' dedi.

Üst düzey yetkililer tarafından yapılan açıklamada da, Dışişleri Bakanlığı, Uluslararası Yardım Dairesi (USAID) ve ordu yetkililerinin bir araya gelerek yapılacak yardım konusunda çalışmalara başladığı belirtildi.

Yaklaşık 9 milyonluk nüfusa sahip Haiti, dünyadaki en yoksul ülkeler arasında yer alıyor. Haiti, Türkiye ve dünya kamuoyunda son dönemde özellikle ''halkın önemli kesiminin temel gıda kaynağının pişirilmiş çamurdan ibaret olduğu'' yönündeki haberlerle gündeme gelmişti.

Yemen'de askeri uçak düştü


Yemen'de askeri bir uçağın, Aden kenti yakınındaki askeri kamp civarında düştüğü bildirildi.
Bir hükümet yetkilisi, uçağın düşmesinin ardından pilotun bulunamadığını söyledi. Yetkili, uçağın eğitim amaçlı kullanıldığını belirtti

Bombacıyı zamanında MİT fişlemiş


7 CIA ajanını öldüren Belavi"nin Türkiye"de kaldığı sürede İBDA-C ile bağlantısı tespit edilerek fişlendiği öğrenildi.
Emniyet ve MİT’in, Afganistan’da 7 CIA ajanının öldüğü saldırıyı yapan canlı bomba Belavi’yi, 1995’te Homam Khaled Mahid Abu Mallal adıyla fişlediği ortaya çıktı. Hürriyet gazetesinin haberine göre 1995’te Ankara TÖMER’de İngilizce eğitimi Mallal’ın fiş kayıtlarında İBDA-C ile bağlantılı olduğuna yer verildi.

Türkiye’ye 1995’te Ankara’dan giriş yapan Mallal, ülkeye İngilizce öğrenmek için geldiğini belirten bir dilekçeyle Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne başvurdu.

Bir yıllık ikamet tezkeresi talep eden Mallal, Söğütözü’ndeki Tahsin Banguoğlu Öğrenci Yurdu’nu adres gösterdi. Talebi kabul edilerek, bir yıllık ikamet tezkeresi verilen Mallal’ın bilgileri Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı, Terörle Mücadele Daire Başkanlığı ve MİT’e gönderildi.

Ankara’da kaldığı süre içinde adım adım takip edilen Mallal’ın, bazı İBDA-C’lilerle irtibatlı olduğu belirlendi. 1/130231 seri nolu pasaportla 9 ay Ankara’da kalan Mallal, 1996’da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı. Mallal, İstanbul’da İBDA-C’nin Türkiye’deki üst düzey yöneticileriyle tanışarak ilişkilerini ilerletti, ancak silahlı eyleme katılmadı.

MADRİD BOMBALAMASINA KARIŞTI MI

Belavi’nin, 11 Mart 2004’te Madrid’de 192 kişinin öldüğü 1800 kişinin yaralandığı tren saldırılarında da rol aldığı iddia edildi. İspanyol haber radyosu Cadena Ser’e göre, “Saldırılarından birkaç gün sonra İspanyol gazetesi ABC’ye gönderilen ve El Kaide adına saldırıları üstlenen mektubun CIA bombacısı tarafından kaleme alındığı iddiası araştırılıyor.”

Mektup, Belavi’nin kod adlarından ‘Ebu Dücane’ diye imzalanmıştı. Defne Bayrak ise, “O dönemde Ürdün’deydik. Benim bu yönde bir bilgim olmadı. Ayrıca bu iddianın doğru olduğunu sanmıyorum” dedi.

PAKİSTAN BAĞLANTISI DA BİLİNİYOR

Polisin hazırladığı ve üzerinde “1. Fişi Yazıldı” damgalı belgede, Mallal’ın baba adı, doğum yeri ve tarihi, kaldığı yurdun ismi, fotoğrafı, TÖMER’de öğrenci olduğunu gösteren yazışmalar yer aldı. Fiş kayıtlarında, Mallal’ın eşi Defne Bayrak hakkında da bilgiler yer aldı. Bayrak’ın, İBDA-C adına faaliyet yürüten vakıflarla irtibatlı olduğu belirtilen istihbarat fişinde, Pakistan’daki Selefi yapılanmasıyla irtibatlı olduğuna değinildi. 1995’ten itibaren MİT ve emniyette bulunan fişlerin, CIA ya da diğer dış istihbarat servisleriyle paylaşılıp paylaşılmadığı konusunda bilgi verilmiyor.

Haiti'de bilanço giderek ağırlaşıyor


Haiti'nin başkenti Port-au-Prince'i dün vuran 7 büyüklüğündeki depremde ölü sayısı 100 binlerle ifade ediliyor.


Haiti Başbakanı Jean Max Bellerive, Amerikan CNN televizyonuna yaptığı açıklamada, ülkesini vuran şiddetli depremin 100 binden fazla insanın ölümüne yol açmasından endişe ettiğini söyledi.

Korkunç depremde ölenlerin sayısını kesin olarak tahmin etmenin zor olduğunu söyleyen Başbakan Bellerive, “Öyle çok bina, öyle çok inşaat yıkıldı ki, içindekilerle birlikte ölenlerin sayısının 100 binin üzerinde olduğunu düşünüyorum” dedi.

Bu tahmininin doğru olmamasını umduğunu, insanların yerel saatle 17.00'ye doğru meydana gelen 7 büyüklüğündeki bu depremde dışarı çıkacak zamanları olmasını ümit ettiğini söyleyen Bellerive, “Ama öyle çok ev, öyle çok mahalle yıkıldı ki, bazı mahallelerde bir tane insan bile görünmüyor, bu insanların nerede olduklarını bilmiyorum” diye konuştu.

Öte yandan, depremde ülkenin en büyük cezaevinin de çöktüğü ve birçok mahkumun kaçtığı bildirildi. Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri, başkent Port-au-Prince'te yıkılan cezaevinden bazı mahkumların kaçtığına ilişkin haberlerin kendilerine ulaştığını açıkladı.

ULUSLARARASI YARDIMLAR

Dünyanın batı yarısının en fakir ülkesi olan Haiti'ye depremin ardından uluslararası camiadan acil yardım yağmaya başladı.

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon Sözcüsü Bryan Whitman, Haiti'ye acil insani yardım sağlamak için askeri olanaklarını seferber etmeye hazırlandıklarını bildirdi. Ne tip yardım yapılabileceğini araştırdıklarını söyleyen Whitman, Amerikan gemilerinin şu anda bölgede bulunduğunu ve bir Amerikan askeri uçağının da yerdeki durumu değerlendirmek için Haiti semalarında uçtuğunu belirtti.

BM, acil yardım fonundan 10 milyon dolar, Kanada 5 milyon dolar, Avrupa Komisyonu 4.5 milyon dolar, İspanya 4.5 milyon doların yanı sıra 3 yardım uçağı ve 100 tonluk acil yardım malzemesi, Hollanda 3 milyon doların yanı sıra 60 kişilik arama-kurtarma ekibi, Almanya 2.17 milyon dolar ve acil yardım ekibi, Çin 1 milyon dolar, birçok ülke de ekip ve malzeme göndereceğini açıkladı.

Küba, Haiti'de görev yapan 400 kadar Kübalıdan ölen olmadığını bildirdi.

ABD uçakları medreseyi vurdu


ABD'ye ait insansız savaş uçaklarının Pakistan'ın Kuzey Veziristan'da bir medreseyi vurdu.
ABD'ye ati insansız savaş uçaklarının Pakistan'ın Kuzey Veziristan'da bir medreseyi vurduğu, ilk belirlemelere göre 10 kişi öldüğü bildirildi.

Express 7/24 TV'nin haberine göre, Kuzey Veziristan'ın Garyom bölgesinde bulunan ve El Kaide örgütüyle bağlantılı olduğu sanılan bir medreseye ABD insansız uçakları tarafından iki ayrı saldırı düzenlendi, saldırılarda 10 kişi öldü. Haberde medresenin tamamen yerle bir olduğu belirtildi.

Saldırılar, ABD'nin Pakistan ve Afganistan Temsilcisi Richard Holbrook'un Kuzey Veziristan'ın Svat bölgesine ziyaretiyle aynı güne denk geldi.

Pakistanlı yetkililer tarafından ABD saldırısının gerekçesi konusunda açıklama yapılmadı.

ABD'nin, 2008 yılından beri Pakistan topraklarında düzenlediği 77 saldırıda 750'den fazla kişi öldü.

İsrail'in özrü dünyada yankılandı


Alçak kanepe' hareketinden dolayı İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi dünya basınında geniş yankı buldu...
İsrail Dışişleri Bakanı Danny Ayalon’un, Türkiye Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’a yaptığı hakaretten dolayı resmen özür dilemek zorunda kalması dünya medyasında da ilk haberler arasında yer aldı.

Ajanslar dün akşam haberi “flaş” olarak duyururken, medya İsrail’in Türkiye tehdidi üzerine özür dilemek zorunda kaldığını ön plana çıkardı.

XINHUA

“İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Ayalon, Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik gerginliği yumuşatmak için, Ankara’nın İsrail Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’a, Pazartesi günkü uygunsuz davranışları üzerine bir özür mektubu gönderdi.”

DEUTSCHE WELLE

“Türkiye’nin büyükelçisini geri çekme tehdidi üzerine İsrail Ankara’dan resmen özür diledi. Gerginlik, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın planlanan Türkiye ziyaretine de gölge düşürdü. Barak gerginliğe rağmen Türkiye’ye gideceğini açıkladı.”

FINANCIAL TIMES

“İsrail, Türkiye ile giderek tırmanan gerginliği düşürmek üzere bir son dakika girişiminde bulunarak Çarşamba gecesi Türkiye’den resmen özür diledi. Gerginlik, Türkiye’yi İsrail’in ender dostlarından biri olarak gören İsrailli politikacıları da harekete geçirdi.”

RIA NOVOSTI

“Tel Aviv, Türkiye büyükelçisini televizyon kameraları önünde aşağıladığı için Ankara’dan resmen özür diledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsrail’in Çarşamba akşamına kadar özür dilememesi halinde büyükelçiyi geri çekeceğini açıklamıştı.”

SKY NEWS

“İsrail koltuk hakareti için Türkiye’den özür diledi. İsrail, iki müttefik arasında tırmanan krizi yatıştırmak için Türkiye’ye resmi bir özür mektubu gönderdi. İsrail, mektubun çatışmayı sona erdireceğini umuyor. Türkiye, İsrail’in Ortadoğu’daki en önemli müttefiki.”

DAILY TELEGRAPH

“Koltuğun iki ülke arasında yarattığı diplomatik gerginlik özürle çözüldü. İsrailli politikacı ve yetkililer, koltuk çatışmasının yarattığı hasarı onarmak için gün boyunca çalıştı. İsrail Başbakanı Netanyahu, Ayalon’un açıklamasının özür olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.”

BBC

“İsrail, Türkiye’nin Tel Aviv temsilcisine yapılan davranıştan dolayı doğan gerginliği yatıştırmak için Türkiye’den özür diledi. Başbakanı Netanyahu, gerginliğin son bulmasını umduğunu açıkladı. Uzun yıllardır askeri ve ekonomik ortak olan iki ülke ilişkilerinin yeniden eski rayına oturup oturmayacağı belirsiz.”

KHALEEJ TIMES

“İsrail’in özrüne rağmen, gerginlik Savunma Bakanı Barak’ın Türkiye ziyaretini gölgeleyecek. İsrail, Türkiye temsilcisini aşağılayarak sadece kendini küçük düşürmekle kalmadı. Dahası, Türkiye ile ilişkilerine beklenenden çok daha büyük bir zarar verdi.”

YESHIVA NEWS

Ayalon, Türkiye’nin tanıdığı sürenin bitimine az bir zaman kala özür diledi. İsrail’in gurur günleri sonsuza dek geride kaldı.

NEW YORK TIMES

İsrail Başbakanı Netanyahu, Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye ile krizi yönetme şeklinden dolayı zorda kaldı.

THE TIMES

İsrail, Müslüman dünyasındaki en yakın müttefiki Türkiye’nin büyükelçisinin aşağılanmasından dolayı özür dilemeye mecbur bırakıldı.

VOICE OF AMERICA

Savunma Bakanı Barak’ın Türkiye ziyareti öncesinde patlak veren Türkiye-İsrail gerginliği, İsrail’in özür dilemesiyle yatıştırılmaya çalışıldı.


İRAN BASINI NE YAZDI?

İsrail’in, Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’a yönelik diplomatik nezaket kurallarını çiğneyen tutumuna İran basınında geniş yer verildi.

İran devlet televizyonu, haber ajansları ve gazeteler, İsrail’in neden olduğu diplomatik kriz ve sonrasındaki süreci ayrıntılı olarak duyurdu.

Haberlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun İsrail’le ilgili sözlerine de yer verildi.
Devlet televizyonu, "Siyonist rejim, özür dilemek zorunda kaldı" ifadesiyle haberi duyururken, İsrail’in özür dilediğine dair yazılı mesajın Ankara’ya gönderildiği belirtildi. Haberde, "Siyonist İsrail’in, Türk Büyükelçisine ihanetine Türkiye makamlarının sert cevap verdiği" kaydedildi ve Cumhurbaşkanı Gül’ün, "İsrail’e ültimatom" verdiği hatırlatıldı.

Resmi haber ajansı İRNA, Başbakan Erdoğan’ın, "İsrail’in özür dilediği" yönündeki açıklamalarına yer verdi. "İsrail, Türkiye’den özür diledi" başlığıyla verilen haberde, Ankara’nın İsrail yönetiminden özür talebinin karşılandığı belirtildi.

Fars Haber Ajansı, "Siyonist rejim, bir kez daha Türkiye’den resmen özür diledi" başlığını kullandığı haberde, Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u çağırma kararının süreçte etkili olduğu ifade edildi. "İsrailli yetkililerin, Büyükelçi Çelikkol’a alçak bir sandalyede yer vermesi ve masaya Türk bayrağının konulmaması Türk makamlarını öfkelendirdi" ifadesini kullanan ajans, İsrail’in genel olarak özür içeren açıklamalarının Türkiye tarafından kabul edilmemesinin ardından "resmi özür mektubunun" geldiği hatırlatıldı.

İttilaat gazetesi, "Türkiye, siyonist İsrail’den özür dilemesini istedi" başlığıyla verdiği haberde, "Siyonist yetkililerin, davranışlarıyla Türk Büyükelçisine ihanet ettiği" belirtildi.

Keyhan gazetesi, "Tel Aviv, Ankara karşısında geri adım attı ve Türkiye’den özür diledi" ifadesiyle verdiği haberde, İsrailli üst düzey yetkililerin, Türkiye’den gelen baskılar karşısında, tavır değiştirmek zorunda kaldığına işaret edildi.

İran gazetesi, "Türkiye Cumhurbaşkanı’ndan İsrail’e ültimatom" üst başlığıyla verdiği haberde, Cumhurbaşkanı Gül’ün, "Bugün akşama kadar İsrail’in sorumluları bu işi düzeltirler. Akşama kadar süre verilmiştir" sözlerine yer verildi. Haberde, "Türk Büyükelçisine yapılan ihanetin" Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, TBMM Başkanı Şahin’in yanı sıra diğer siyasi liderlerce de kınandığı ve Türk halkında büyük rahatsızlığa neden olduğu belirtildi.

Şirin Payzın'ı şoke eden tepkiler


Ağzından bir söz çıktı, linç kültürü devreye girdi. CNN Türk'ün dış haberler müdürünü abartıp "siyonist" sözcüsü ilan ettiler.,
GAZETECİLER.COM - CNN Türk'ün dünkü haber toplantısında İsrail ile yaşanan büyükelçi krizi konuşulurken Şirin Payzın'dan şaşırtan yorumlar gelmişti. Bu sözler, İsrail'i savunuyor şeklinde algılanınca Şirin Payzın şoke oldu... Bazı siteler Şirin Payzın'ın sözlerini daha farklı noktalara çekip, onu "siyonist sözcüsü" ilan etti.
BEN SİYONİST SÖZCÜSÜ OLABİLİR MİYİM?

Gazeteciler.com'un görüştüğü Şirin Payzın, sözlerinin bu noktaya çekilmesinin şokunu yaşıyor... "Ben nasıl siyonist sözcüsü olurum" diyerek isyan eden Şirin Payzın;
-"Benim Ayalon'un yaptığını savunmam mümkün olabilir mi? Ben İsrail sözcüsü ya da tarafında nasıl olabilirim. Benim o gün söylediklerim ve vurgulamak istediğim felsefe çok başkaydı. Sözlerim yanlış anlaşıldı" dedi.

BEN DEDİM Kİ...

Peki Şirin Payzın aslında ne demek istemişti. Sözleriyle İsrail tarafını tutuyormuş gibi nasıl algılandı... Şirin Payzın, "Ben orda başka bir felsefeden bahsediyordum. Davos'da Erdoğan daha sakin ve esprili bir yaklaşım sergileseydi daha iyi olurdu diyorum. Bu tür sözler söyleyince karşı taraftan da Ayalon gibi radikal isimler çirkin ve küstah açıklamalar yapabilir demek istedim" diye konuştu...

GAZZE ZULMÜNÜ NASIL SAVUNURUM

Şirin Payzın, "Benim İsrail'in yaptığı Gazze zulmünü savunmam nasıl mümkün olabilir. Oraya gitmiş, o acılara tanık olmuş, oradakilerin sesini duyurmaya çalışmış bir gazeteciyim ben... Erdoğan ile ilgili o yorumumda fikirleri sakinlikle ifade etmenin gereğine dikkat çektim. Erdoğan da fikirlerini sakinlikle ifade etseydi, uluslararası kamuoyundan daha çok oy toplardı. Sonuç itibariyle Peres bu Ayalon gibilerinden değildi..." dedi.

Şoray Uzun yasak aşkını anlattı


Kanal 7"deki �Şoray Uzun Yolda�nın sunucusu Şoray Uzun"un, yönetmen Melda Yılmaz ile imam nikahı yaptığı, bir de çocuğu olduğu ortaya çıktı.


’Odatv.com’, 11 senedir Elçin Uzun ile evli olan ve bu evlilikten biri 8 biri 4 yaşında 2 çocuk sahibi olan Şoray Uzun’un yasak aşkı nedeniyle Kanal 7’deki işinden olduğunu öne sürdü.

Şoray Uzun, iddialarla ilgili soruları yanıtladı:

- Melda Yılmaz, gezi programın yönetmeniydi. Yakınlaşmamızdan sonra bir bebek dünyaya geldi. Şu anda 1.5 yaşında. Eşimden ayrılmayı hiç düşünmedim, düşünmüyorum da. Bu olayın üzerinden yıllar geçti. Ama boşanma davası açılmadı.

- Melda Yılmaz’dan dünyaya gelen çocuğumu karım bir başkasından duydu. ’Böyle bir şey var mı?’ dedi ben de ’Evet’ dedim. Eşim ve 2 çocuğumla Ataköy’de yaşıyorum, Melda Hanım ise Anadolu Yakası’nda. İki evde birden yaşayamazsınız. Bu benim için kapanmaya yüz tutmuş bir yara. Şimdi gündeme getirilip bu yara kanatılıyor. Karım için kolay kabullenilecek bir durum değil.

- İmam nikahı yaptığımız doğrudur, imam nikahını çocuk dünyaya gelmeden kıydık, ama Bodrum’da yaşadığımız külliyen yalan. Burada sorumlu benim, suçlu atfedilecekse benim.

- Kimse başıma silah dayamadı pişmanlık gibi duygularım yok. Yaşandı ve bitti. Ben evime döndüm. Bu olayda ceza kesilecek biri varsa da o sadece benim. Bu olayı karımdan olan çocuklarıma bir uzman yardımıyla anlatmayı düşünüyorum. Ortaya çıktığında üzerimde ’mahalle baskısı ’olsun istemem. Tek amacım çocuklarımı zararsız bir şekilde bu olaydan kurtarabilmek. (Zehra Çengil /VATAN)

Protestonun binbir çeşidi var. Mitingler, gösteriler, basın açıklamaları... Ama böyle bir eylem önerisi daha önce gelmedi.
Son aylarda yaşanan gözaltı ve tutuklamalara tepki gösteren Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) halay çekme eylemine hazırlanıyor. BDP'li Hasip Kaplan hükümetin Açılım sendromu yaşadığını savunarak, yapılan gözaltı ve tutuklamalardan vazgeçilmezse meşru, yasal, demokratik hakları sonuna kadar kullanackalarını söyledi. Yapılabilecek eylemler arasında Tünel'den Taksim'e kadar halay çekme eylemi de var.

BDP'li Hasip Kaplan DTP'nin kapatılmasından belediye başkanlarının gözaltıtna alınıp tutuklanmasına kadar son aylarda yaşanan gelişmelerle ilgili basın toplantısı düzenledi. AKP'nin "Açılım sendromu" yaşadığını savunan Kaplan, açılım projesi kapsamında bugüne kadar adım atılmamasını eleştirdi.

Başbakan Erdoğan'ın "sivil dikta iftira, kitabımızda baskıcılık yoktur" sözlerini anımsatan Kaplan bunları palavra olarak nitelendirdi.

YAŞANANLARDAN AK PARTİ SORUMLU
AK Parti hükümetini sevgisiz, umudu kırılmış bir şiddet toplumunun yaratılmasında yedi yıllık icraatı ile baş sorumlu ilan eden Kaplan "Açılım sendromu yaşayan hükümeti uyarıyoruz" diyerek şunları söyledi:
"Milletvekillerini, belediye başkanlarını, halkın temsilcilerini kelepçelemekten vazgeçin. Baskılara ve zulme son verin. Aksi taktirde Meclis'te ve meydanlarda meşru, yasal, demokratik haklarımızı kitlesel olarak kullanarak, sivil itaatsizlik eylemleriyle demokratik muhalefetimizi, tepkimisi yükselteceğiz. Unutmayın zalimin zulmü varsa mazlumun Allah'ı, halkın da Barış ve Demokrasi Partisi var."

HALAY ÇEKME EYLEMİ
Kaplan kastettiği eylemlerin nasıl olacağıyla ilgili soruya ise, halay eylemi örneği vererek şöyle yanıt verdi:
"Meclis'te daha etkili muhalefet yapmak. Ötekileştirilen, ayrımcılığa uğrayan toplumun diğer kesimleriyle şiddetten uzak çeşitli eylemler yapmak. Örneğin Tünel'den Taksim'e halay çekme eylemi yapmak."

Konuşursam daha ne potlar kırarım!


Brezilya!nın Türkiye Büyükelçisi Ersin Erçin'le yemeğe çıkan Petek Dinçöz bir gafa imza attı..
Petek Dinçöz, iş yemeği yediği Türkiye'nin Brezilya Büyükelçisi Ersin Elçin'i, medyaya "Konsolos" diye tanıttı. Elçin, "Konsolos değil büyükelçi" diye uyarınca, kırdığı potu fark eden Dinçöz, "Biraz daha konuşursam daha ne potlar kırarım" diyerek işi espriye vurdu.

Petek'ten konsolos gafı!

Uzun zamandır gece eğlencelerinde görünmeyen Petek Dinçöz, önceki gece eşi Can Tanrıyar, Mustafa Erdoğan ve Brezilya'nın Türkiye Büyükelçisi Ersin Erçin'le yemeğe çıktı.

Park Şamdan'daki yemek sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Dinçöz, gecenin potunu da o sırada kırdı! Petek, "Sayın Brezilya konsolosu ile yemek yedik. Brezilya için yeni projeleri konuştuk" deyince Ersin Erçin olaya müdahale etti: "Konsolos değilim, büyükelçiyim!" Petek Dinçöz de bu uyarı üzerine, "Yine pot kırdık çocuklar" diyerek arabasına bindi.

Hizbullah İsrail için füze aldı


Hizbullah'ın, İsrail'deki her noktayı vurabilecek kapasitedeki karadan karaya füzeleri Lübnan'a getirdiği iddia edildi.


Lübnan'da yayımlanan Nahar gazetesinin, İngiliz savunma dergisi Jane's Defense'e dayanarak verdiği haberde, Suriye'nin geliştirdiği karadan karaya füzelerin, İran'ın Fatih 110 isimli 250 kilometre menzilli, vurduğu yerde ağır hasara yol açan füzelerin benzeri olduğu belirtildi.

Derginin askeri muhabiri Alon Ben David'in İsrailli askeri kaynaklara dayanarak verdiği habere göre, M-600 füzeleri, ilk kez Lübnan'a getirildi.

SURİYE YAPIMI

Dergideki yazıda, İsrailli kaynakların, Suriye'nin Hizbullah'ı silahlandırmak için her türlü desteği verdiği ve Suriye'ye gönderilen her türlü askeri malzemenin, Hizbullah'ın eline ulaştığı konusunda hiçbir tereddütlerinin bulunmadığı iddia edildi.

David yazısında, İsrail'in, Suriye'nin Hizbullah'a Rusya yapımı orta menzilli karadan denize SS-N-26 füze sistemi ve SA-2 savunma sistemleri ilettiğinden endişe ettiğini de belirtti.

Sözleşmeli personele 2010 müjdesi


Sözleşmeli personelle ilgili olarak fesih gerekçeleri konusunda yeni bir düzenlemeye gidildi.


Sözleşmeli personelin hastalık izninin 30 günü aşması, döner sermaye gelirlerinin yetersiz kalması gibi nedenler fesih gerekçesi olmaktan çıktı.

Sağlık-Sen'in 2009 yılında açtığı davalar sonucu, 4/B'lilerin hizmet sözleşmesinde yer alan döner sermaye gelirlerinin yetersizliği gerekçesiyle fesih ve hastalık iznini 30 günle sınırlandıran düzenlemeler yargı tarafından durdurulmuştu. Sağlık Bakanlığı, 4/B'lilerin 2010 yılı hizmet sözleşmesini yargı kararları çerçevesinde yeniden düzenledi.

Buna göre, daha önce hizmet sözleşmesinin 9. maddesinde yer alan ve döner sermaye gelirleri yetersiz kalması halinde kuruma hizmet sözleşmesini feshetme hakkını tanıyan düzenleme, Danıştay 12. Dairesi'nin verdiği yürütmeyi durdurma kararı ile 2010 yılı hizmet sözleşmesinden çıkartıldı.

Hizmet sözleşmesinin izinlerle ilgili 8. maddesinde hastalık iznini 30 günle sınırlandıran hüküm ise Danıştay 12. Dairesinin yürütmeyi durdurma kararına yer verilerek düzenlendi.

Danıştay 12. Dairesi hastalık iznini 30 günle sınırlandıran düzenleme hakkında verdiği yürütmeyi durdurma kararında, sözleşmeli personel çalıştırma kurallarının, sözleşmeli personelin haklarını çağdaş koşullarda korumaktan uzak olduğu yorumunda bulunmuştu.

Bu mesaj gelirse hemen silin


Kontör dolandırıcıları, bu sefer cep telefonlarına ikramiye mesajları göndererek vatandaşları tuzağa düşürüyor.
Terör örgütü PKK'nın da parmağı olduğu iddia edilen dolandırıcılıkta, cep telefonlarına, 'yapılan çekilişte 10 bin lira kazandınız' şeklinde mesaj gönderilerek, vatandaşların umutları sömürülüyor.

Şebekenin son kurbanı, Bursa'nın merkez Osmangazi ilçesinde Şaban A. (56) oldu. Cep telefonuna 'çekilişten 10 bin lira kazandınız. Detaylı bilgi için lütfen verilen numarayı arayınız.' şeklinde bir mesaj gelen Şaban A., belirtilen numarayı arayınca kimliği belirsiz şahsın, 'parayı alabilmek için bin kontör göndermen gerekiyor' cevabıyla karşılaştı.

Bunun üzerine aldığı kontör şifresini verilen numaraya gönderen Şaban A., bir süre sonra dolandırıldığını anlayınca polise başvurdu. Olayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor.

Özür tamam ama bitmedi!


MHP'nin diplomat kökenli milletvekili Deniz Bölükbaşı, "Özür tamam ama İsrail'in Türkiye'ye düşmanca bakışı sürüyor" dedi.
ANKARA-İsrail hükümetinin ve Türk büyükelçisine 'terbiyesiz tavır takınan' Dışişleri Bakan Yardımcısı Ayalon'un özür dilemesi ile Türk İsrail ilişkilerindeki akut krizin atlatıldığını ancak asıl temel sorunun bitmediğini ileri süren MHP'li Deniz Bölükbaşı, "asıl sorun ortada duruyor. İlişkiler gözden geçirilmeli" dedi.

SORUN BİTMEDİ
Yapılan hareketi' Türk askerinin kafasına çuval geçirmek kadar ağır bir olay" olarak niteleyen Bölükbaşı, İNTERNETHABER'e özür ile ilgili değerlendirmelerde de bulundu. Bölükbaşı, "Büyükelçiye yapılan küstahlık açısından bakınca yola gelmişlerdir. Ama bu olay aynı zamanda İsrail'in Türkiye'ye bakış açılarını gösteren son örnektir. Adeta hasmane, düşmanca bir tutum içinde oldukları ortada. Özür dilediler bitti, olmaz. Türkiye ile İsrail ilişkileri tüm yönleriyle gözden geçirilmeli. Bu özür belki terbiyesizliği telafi etti ama bakış açısı düşmanca tutum düzelmemiştir Sorun ortada duruyor. Onun için ilişkiler yeniden gözden geçirilmelidir" diye konuştu.

PATİNAJ
Hükümetin refleksini de 'geç gösterilmiş tepki olarak yorumlayan Bölükbaşı, "İki gün geçtikten sonra bu açıklamalar yapıldı. Olay duyulduğu an, telgraf Türkiye'ye ulaştığı an gereken yapılmalıydı. Özür dilenmezse büyükelçinin çekileceği açıklanmalıydı. İki gün patinaj yaptılar. Bu refleksi göstermelerinde de kamuoyunun ve Türk halkının gösterdiği infial, baskı da etken olmuştur" diye konuştu.

AK Partili yöneticiye bomba


Ak Parti Gençlik Kolları Başkanı'nın aracı bombalı saldırıya uğradı. Bomba patladı. Araç kullanılamaz hale geldi, evi hasara uğradı!
AK Parti Şemdinli Gençlik Kolları Başkanı Fahri Şakar'ın evinin önünde park halinde bulunan aracına bombalı saldırı düzenlendi. Bombanın patlaması sonucu araç ve evinde hasar meydana geldi.

Olay, gece saat 01.30 sıralarında meydana geldi. Ak Parti Şemdinli İlçesi Gençlik Kolları Başkanı Fahri Şakar'ın Moda Mahallesi'ndeki evinin önünde park halinde bulunan otomobilde büyük bir patlama oldu. Şiddetli patlamanın etkisiyle otomobil kullanılamaz hale gelirken evinde de büyük hasar meydana geldi.

Güvenlik güçleri soruşturma ve operasyona başlarken, Şakar, 29 Mart seçimlerinde Ak Parti belediye başkan adayı olmuştu.

31 yıllık sırlar açığa çıktı!


Mehmet Ali Ağca ya da namı diğer 'Taşeron Mesih' Nasıl kaçırıldı, Seda Sayan'dan ne istedi, özleyeceği tek isim;
Gazeteci-yazar Saygı Öztürk’ün Mehmet Ali Ağca’nın öyküsünü kaleme aldığı “Taşeron Mesih” adlı kitabında Ağca’nın Türk yetkililer tarafından Roma’da yapılan sorgusunun tutanakları, nasıl pasaport çıkarıldığı gibi konular yer alıyor.

Gazeteci-yazar Saygı Öztürk, ünlü gazeteci Abdi İpekçi’yi öldüren, Papa’yı vuran Mehmet Ali Ağca’nın öyküsünü yeni belge ve bilgilerin ışığında yazarak kitaplaştırdı. Öztürk, Doğan Kitap tarafından yakında piyasaya çıkan “Taşeron Mesih” adlı kitabında, Ağca’nın Türk yetkililer tarafından Roma’da yapılan sorgusunun tutanaklarını, nasıl pasaport çıkarıldığını, Türkiye’ye getirildikten sonra avukatlarıyla yaşadıklarını, öldürülmekten nasıl korktuğunu ve Ağca’ya yönelik kamuoyunun bilmediği daha birçok konuyu ele alıyor.

AĞCA'NIN TERCÜMANLIĞINI YAPAN ÜNLÜ TELEVİZYONCU

“...Korcan’ın ev arkadaşları merak içindeydi. Onlara ‘yeminli tercümanlık görevi verildiğini’ anlattığında, bazıları inanamadı. Yakalanan kişinin Ağca olduğu, bu kişiyle Korcan’ın bir ilgisinin bulunduğunu düşünenler bile oldu. Korcan onları rahatlattı.

Eve, sivil plakalı polis aracı geliyor, Korcan’ı sorgu saatinde götürüyordu. Korcan’ın tercümanlığı tam yirmi gün sürdü. Hiçbir gazeteci onun tercümanlık yaptığını henüz belirleyememişti.

Suikast olayını araştırmak üzere Londra’dan Roma’ya gelen Hürriyet gazetesi muhabiri Faruk Zapçı, Korcan’ın tercümanlık yaptığını belirledi. Ancak Korcan konuşmuyor, yeminine sadık kalıyordu. Artık deşifre olmuştu... Yeni Asır gazetesi yetkilileri, Roma’da bulunan Korcan’ın, tercümanlık yapan ve kendi muhabirleri olan Korcan olduğunu öğrendiklerinde şaşırmışlardı...

İşte o günlerde ünlü gazeteci-yazar Uğur Mumcu, Papa-Ağca-mafya ilişkilerini araştırmak üzere Roma’ya gitti. Korcan’ı buldu. Zaten her gelen gazeteci Roma’yı adım adım bilen Korcan’a ulaşıyor, İtalyancayı da bilmesi nedeniyle ondan yardım alıyorlardı...

Ağca’nın tercümanlığını yapan konservatuvar öğrencisi Korcan, bugünün ünlü spikeri Korcan Karar’dan başkası değildi...”

ÇATLI AĞCA'NIN KOZUNU ELİNDEN ALDI

“... Aradan tam otuz yıl geçmişti. Ağca’nın yurtdışına çıkışını sağlamak için pasaport çıkarılmasını sağlayan isimlerin başında gelen Zeki Çatlı, ilk kez bu kitap için önemli bir açıklama yapacağını söyledi. Zeki Çatlı, ‘Bütün sorgu teknikleri ve işkencelerin uygulanmasına rağmen konuşmadım. Bunun sonucu olarak da beraat ettim.

MEHMET ALİ AĞCA'NIN TAKMA İSMİ

Faruk Özgün kimliğiyle Mehmet Ali Ağca’ya pasaport almıştık. Aynı günlerde Galip Yılmaz kimliğiyle de alınan pasaport vardı. Bu pasaportun gerçekte kim için alındığını polis hiçbir zaman bulamadı. Bunu ilk kez açıklıyorum: Galip Yılmaz kimliğiyle pasaport alınan kişi gerçekte Ağca’nın en yakınındaki isimlerden olan Mehmet Şener’di’ diyor.

... Zeki Çatlı, Mehmet Ali Ağca’yı ağabeyi Abdullah Çatlı’nın Kapıkule sınır kapısından yurtdışına çıkardığını anlatıyor ve şunları ekliyor:
‘Ağca yurtdışına gönderilirken kendisine yeni elbiseler alındı. Pasaportu eline verildi. Eşyaları ise Adidas marka bir spor çantasına konuldu. O çanta, uzun süre ağabeyimde kaldı.’

PASAPORT ALMASINA KİM YARDIM ETTİ!

Abdullah Çatlı, Ağca’ya yaptığı yardımı Ağca’dan önce açıklamış, pasaport alınmasında İstanbul’da bir komiserin yardımcı olduğunu söylemişti. Zeki Çatlı, 1990 yılında Türkiye’ye gelen ağabeyi Abdullah Çatlı’ya, ‘Ağca’ya yardım ettiğini niçin açıkladın?’ diye sorduğunda aldığı cevabı da bu kitap için şöyle aktarıyor:

‘Ağabeyime göre, Ağca’nın en büyük kozu bulaşma, çamur atma ve tehdit unsurunu kullanması. Kendisine karşı Ağca’nın yapacağı suçlamaların ise pasaportunun sağlanması, evinde saklanması ve yurtdışına götürmesi olabileceğini, bunları açıklamakla Ağca’nın elindeki tüm kozları elinden aldığını düşünüyordu’...”

BÜYÜK ŞAŞKINLIK

“Ağca on dokuz yıldır yattığı cezaevinden çıkarıldığında büyük bir şaşkınlık içindeydi. Cezaevinde minibüse bindirilmeden önce kendisine çelik yelek giydirildi... Ağca yüzlerine kar maskesi takmış görevlilerin arasında bilinmeyen bir yolculuğa gidiyordu. Önde ve arkada ayrı koruma araçları vardı. Çok sıkı güvenlik önlemleri altında yola çıkılmış, Ancona’daki havaalanına doğru hızla ilerleniyordu...

ÖZLEYECEĞİ TEK İSİM

Ağca Türk görevliye sordu:
‘Şimdi yolculuğumuz nereye?’
‘Seni vatanına götürmek için geldik. Özel bir uçakla yurda götüreceğiz.’
Ağca şaşırmıştı. O, serbest kaldıktan sonra İtalya’da kalmak istiyordu. Görevlinin az önce gördüğü fotoğrafı hatırladı, ‘İtalya’da özleyeceğim tek kişi az önce resmini gördüğünüz kadın. Bana cezaevinde tek güç veren, yaşama bağlayan bu kadındı’ dedi... Ağca’nın öldürmek istediği Papa II. Johannes-Paulus’un resmi de vardı çantada...
Uçak gece yarısı havalandı. Yolculuk başlamıştı. Ağca’nın taşkınlık yapacak hali yoktu.
‘Kelepçeyi çıkarıyoruz. Yolumuz uzun. Rahat et’ dediler.
‘İyi olur. Türkiye’ye gidiyorum diye inanın çok mutluyum.’
...Uçakta kimse konuşmuyordu. Sessizliği Ağca bozdu:
‘Ben gidiyorum, İtalya’ya bu kez başkaları geliyor.’

SEDA SAYAN KEŞKE BENİ BEKLESEYDİ

‘Fatih Terim antrenör olarak İtalya’ya geldi. Hakan Şükür Inter’e geliyor. Onlar burada olsaydı televizyonda onların maçlarını izlemek ayrı bir heyecan olurdu.’
‘Hangi takımı tutuyorsun Ağca?’
‘Galatasaray hastasıyım. Hakan’ın da hayranıyım. Türkiye’yi çok özledim. Cezaevinde çok zor günler geçirdim. Kafayı yememek için kendimi spora verdim. Bol spor yapıyordum. Mektup yazıyordum. Vakit geçmek bilmiyordu.’
‘Belli, güçlü görünüyorsun.’
‘Kitabı da sıkıldığım için yazdım. Yaşayıp da yazmadığım çok şeyler var. İtalyancayı da yine can sıkıntımı gidermek için öğrendim. İyi de oldu.’
‘Türkiye’de olup biteni öğreniyordun herhalde...’
‘Televizyondan dinliyordum. Haberler değil de en çok Seda Sayan’ın şarkıları beni etkiliyordu.’
‘Geçenlerde evlendi, haberin var mı?’
‘Hayır şimdi öğrendim...
Beni beklese iyi olurdu.’...”

HASTANEDE BÜYÜK PANİK

“... 12 Ocak 2006, Ağca için unutulmaz bir gündü. Saat tam 09.27’de cezaevi kapısında göründüğünde yerli yabancı onlarca foto muhabiri, kameraman Ağca’yı daha iyi görüntüleme çabası içindeydi... Cezaevinden çıkmadan önce Ağca, ‘Çırağan Oteli’nde basın toplantısı yapacağım’ demiş, bu isteğinden avukatı vazgeçirmişti. Cezaevinden çıktıklarında adeta peşinde bir basın ordusuyla Pendik Devlet Hastanesi’ne gelmişti. Oradan Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne getiriliş nedeni farklıydı.
Askerlik yapmamak için rapor almak istiyordu. Cezaevinden çıktığı gün Pendik Askerlik Şube Başkanlığı’na başvurmuş, aynı gün, Tuzla Piyade Okul Komutanlığı Revir Baştabipliği’ne götürülmüştü...

Askerler, hastane içinde Ağca’nın güvenliğini sağlamaya çalışırken, içeriye giren polisler de Ağca’yı oradan alıp götürmek istiyordu. Ağca ne yapacağını şaşırmıştı. Polisler, avukat Demirbağ’a, ‘Ağca’nın öldürüleceğine ilişkin duyumlar var. İki İtalyan’ın hastane içine girdiğini, Ağca’yı vurmakla görevlendirildiğini öğrendik’ diyor ve Ağca’yı hemen uzaklaştırmak istediklerini belirtiyorlardı. Hatta Ağca’nın içeride öldürülmezse bile dışarıda nasıl öldürüleceğini de söylüyorlardı. Arabalarla dışarı çıkarken, o kargaşada Ağca otomobil içinde ya öldürülecek ya da kaçırılacaktı...”

CİNAYET TATBİKATI

Milliyet gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi’yi 1 Şubat 1979’da öldüren Mehmet Ali Ağca, 25 Haziran 1979’da bir kahvede yakalandı. Olay yerinde yaptırılan tatbikatta işlediği cinayeti ayrıntılarıyla anlattı. Duruşması başladı. Son katıldığı celsede “Gelecek celsede her şeyi söyleyeceğim” dedikten sonra, tutuklu bulunduğu cezaevinden kaçtı. Kaçtığında Milliyet’e “Papa’yı vurmak için kaçtığını” anlatan bir mektup yollamıştı.

ORLANDİ'Yİ KİMİN KAÇIRDIĞINI AÇIKLAYACAK!

Papa 2. Jean Paul’e suikast girişiminde bulunan, Abdi İpekçi cinayeti ve iki ayrı gasp suçundan hükümlü Mehmet Ali Ağca, 18 Ocak’ta tahliye olmasının ardından, 1983’te 15 yaşındayken esrarengiz şekilde ortadan kaybolan Emanuela Orlandi’yi kimin kaçırdığını, Kremlin’in Papa’ya düzenlenen suikast girişimi için Bulgar hükümetini kullanıp kullanmadığını açıklayacağını bildirdi.
Ağca’nın avukatları olduğunu belirten Gökay Çağlaralp Gültekin ve Yılmaz Aboşoğlu, dün basın toplantısı düzenledi. Aboşoğlu, Ağca’nın ‘terörizme’ ilişkin bazı değerlendirmelerinin yer aldığı mektup ile basın toplantısının nerede, ne zaman düzenlenmesi gerektiğini belirten bilgi notunu basın mensuplarına gösterdi.

İngilizce yazılan, open letter (Açık Mektup) diye başlayan ve imzasız olan 2 sayfalık mektupta Ağca, şunları kaydetti:

“Bazı gazeteciler bana şöyle sorular soruyor: 13 Kasım 1979’da Kremlin’e ait dokümanlarda Kremlin’in Polonyalı Papa’yı öldürmeye karar verdiği yer alıyor. ‘Ve sen Ali Ağca. Hapisten 25 Kasım 1979’da kaçtın. Bu iki olay arasında mantıksal bir neden ve sonuç ilişkisi var mı? Ve Kremlin, Papa’ya düzenlenen suikast girişimi için komünist Bulgar hükümetini kullandı mı? Ve Emanuela Orlandi’yi kim kaçırdı?’ Bütün bu soruları önümüzdeki haftalarda yanıtlayacağım.”

AĞCA’DAN 2 AÇIK MEKTUP

Mehmet Ali Ağca’nın bu basın toplantısı için 13 Ocak gününü seçmesinin özel bir önemi olup olmadığına ilişkin soruya avukat Gültekin, “Bu tarihinin mutlaka özel bir anlamı var. Bu açıklamaları kendisi yapacaktır” yanıtını verdi.

Ak Parti bu kez halka soruldu!


Yapılan bir araştırmaya göre halkın yüzde 12'si AKP'nin dışpolitikasını çok başarılı, 41.5'u başarılı buluyor.ANKARA- Halk Ak Parti iktidarının dış politikasını beğeniyor. Metro Poll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi'nin ‘Türk dış politikasının yeni yüzü’ isimli araştırma sonuçlarına göre; halk, dış politikayı iyi takip ediyor ve AK Parti’nin uyguladığı dış politikayı başarılı buluyor ve destekliyor.

YÜZDE 41.5 BAŞARILI BULUYOR

Araştırmaya katılanların yüzde 12'si Hükümet’in 2009 yılında izlediği dış politikayı çok başarılı bulurken; yüzde 41,5’i başarılı, yüzde 33,6’sı başarısız, yüzde 10,5’i ise çok başarısız buldu. Araştırma sonuçları, halkın dış politikadaki gelişmeleri yakından takip ettiğini de ortaya çıkarttı.

İRAN İLE DOSTANE İLİŞKİYE DESTEK

Araştırma, halkın, Başbakan Erdoğan'ın İran'a yönelik yaklaşımını ve bu ülkeye yaptığı ziyareti olumlu bulduğunu, bu ülkeyle dostane ilişkilerin kurulmasından yana bir tavır takındığını ortaya koydu. Araştırmaya katılanların yüzde 57'si İran'ın nükleer silah sahibi olması olasılığını Türkiye'nin güvenliği açısından tehlikeli bir durum olarak görürken; yüzde 60,2 si nükleer faaliyetlerinden dolayı İran’a yönelik bir ambargo veya saldırı olması durumunda Türkiye’nin buna karşı çıkması gerektiğini belirtti.

Araştırmada, İran'a yönelik olası bir ambargo ve saldırıya Türkiye'nin destek vermesi gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 26. Araştırmaya katılanların yüzde 34,7’si İran'ın nükleer askeri güç olmasını Türkiye'nin güvenliği açısından tehlike olarak görmezken, bu konuda fikir belirtmeyenlerin oranı yüzde 8,6 düzeyinde kaldı. Halkın yüzde 48,8'lik bir kesimi Batılı ülkelerin karşı çıkmasına rağmen Başbakan Erdoğan'ın İran'a arka çıkan tavrını onaylarken; yüzde 42,6’sı Başbakan'ın bu yaklaşımına onay vermedi.

AB’YE DESTEK AZALIYOR
Araştırma bir başka çarpıcı gelişmeyi de ortaya çıkardı. Buna göre, geçen yıl dış politikadaki yoğunluğu, Avrupa Birliği'nden çok komşu ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesine veren Hükümet’e, halk destek verdi. Araştırma, bugün Türkiye’nin AB üyeliği için halk oylaması yapılsa halkın yüzde 49,7’si Avrupa Birliği için EVET oyu, yüzde 34,9’u ise HAYIR oyu vereceğini ortaya koydu. Bu sonuç, AB üyeliğine EVET diyenlerin oylarında bir yıl içinde 5,3 puanlık bir düşüş olduğu ortaya çıkarttı.

EN BAŞARILI BAKAN DAVUTOĞLU
Araştırmaya göre, halkın en başarılı bulduğu bakan yüzde 9,5 ile Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu sırasıyla Ali Babacan (yüzde 6,6), Bülent Arınç (yüzde 6,5), Nimet Çubukçu (yüzde 5,6), Recep Akdağ (yüzde 5,3), Cemil Çiçek (yüzde 3,3) ve Beşir Atalay (yüzde 3,2) izlemektedir. Ali Babacan’ın başarı puanındaki 7,1’lik düşüş dikkat çekti.

İran basını İsrail krizine ne dedi?


İsrail'in, tutumuna İran basınında geniş yer verildi. İran medyası krizi ve sonrasını ayrıntılı olarak duyurdu.


Haberlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun İsrail'le ilgili sözlerine de yer verildi.

Devlet televizyonu, "Siyonist rejim, özür dilemek zorunda kaldı" ifadesiyle haberi duyururken, İsrail'in özür dilediğine dair yazılı mesajın Ankara'ya gönderildiği belirtildi.

Haberde, "Siyonist İsrail'in, Türk Büyükelçisine ihanetine Türkiye makamlarının sert cevap verdiği" kaydedildi ve Cumhurbaşkanı Gül'ün, "İsrail'e ültimatom" verdiği hatırlatıldı.

Resmi haber ajansı İRNA, Başbakan Erdoğan'ın, "İsrail'in özür dilediği" yönündeki açıklamalarına yer verdi. "İsrail, Türkiye'den özür diledi" başlığıyla verilen haberde, Ankara'nın İsrail yönetiminden özür talebinin karşılandığı belirtildi.

Fars Haber Ajansı, "Siyonist rejim, bir kez daha Türkiye'den resmen özür diledi" başlığını kullandığı haberde, Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol'u çağırma kararının süreçte etkili olduğu ifade edildi.

"İsrailli yetkililerin, Büyükelçi Çelikkol'a alçak bir sandalyede yer vermesi ve masaya Türk bayrağının konulmaması Türk makamlarını öfkelendirdi" ifadesini kullanan ajans, İsrail'in genel olarak özür içeren açıklamalarının Türkiye tarafından kabul edilmemesinin ardından "resmi özür mektubunun" geldiği hatırlatıldı. İttilaat gazetesi, "Türkiye, siyonist İsrail'den özür dilemesini istedi" başlığıyla verdiği haberde, "Siyonist yetkililerin, davranışlarıyla Türk Büyükelçisine ihanet ettiği" belirtildi.

MHP'den Aytaç Durak'a cevap



Zübeyir KINDIRA
İNTERNETHABER

Aytaç Durak'ın 12 Eylül Darbesini yapanlarla ilgili sözleri MHP içinde de tartışıldı. yaklaşımı "avam" bulundu.
ANKARA- Kenan Evren Bulvarı'nın ismini değiştirmeye karşı çıkan ve 12 Eylül Darbesini " Allah onlardan razı olsun" diye değerlendiren MHP'li Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Ayaç Durak'a partisinden, 'avam' eleştirisi geldi.

Aytaç Durak'ın sözleri parti kurmayları tarafından değerlendirildi ve Durak'a bu sözlerinden ötürü herhangi bir işlem yapılmaması sonucuna varıldı. Yapılan değerlendirmeyi MHP Adana Milletvekili Recai Yıldırım İNTERNETHABER'e anlattı.

Yıldırım " Biz kendi içimizde değerlendirdik ve sözlerini avam bir yaklaşım bulduk. Biliyorsunuz halk içerisinden bazı kişilerde bu konuda bu tür bir yaklaşım sergilemişti. Yani avam, 'Allah onlardan razı olsun. Onların sayesinde anarşi bitti, terör bitti, diye değerlendirmişlerdi. Sayın Durak'ın bu yaklaşımı da aynı.' dedi.

ÖKÜZ ALTINDA BUZAĞI ARAMASINLAR
Yıldırım Durak'ın sözlerinin samimi bir ifadeyle dile getirildiğine dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı: "Belki amacı aşmış gibi görünüyor ama söylenen terörün bitirilmesine, sağ sol çatışmasının, kardeş çatışmasının bitirilmesine dönük bir yaklaşım. Yani başka bir bakış açısıyla aslında bunun başka bir şekilde yorumlanması mümkün fakat tıpkı avam gibi Durak'ta bu şeklide yorumlamış. Öküz altında buzağı aramaya gerek yok, başka taraflara çekmeye gerek yok. "

Bolu güne depremle uyandı


Bolu sabah saatlerinde meydana gelen depremle sarsıldı. Kandilli Rasathanesi depremin şiddetini açıkladı.


Bolu'da bugün saat 06.11’de Richter ölçeğine göre 3.2 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Deprem herhangi bir hasara yol açmadı.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nden edinilen bilgiye göre, saat 06.11’de merkez üssü Bolu olan, yerin 5 kilometre derinliğinde 3.2 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

Hasara neden olmayan depremin sabahın erken saatlerinde meydana gelmesi nedeniyle panik de yaşanmadı.

Dünyaya doğru hızla yaklaşıyor!


Bilimadamlarının sırrını çözemediği cisim dünyaya hızla yaklaşıyor. Cismin boyutları 10-15 metre civarında..


Avustralyalı astronomlar Dünya’ya hızla yaklaşan ve teğet geçeceği tahmin edilen bir cisim keşfetti.

Ancak kendisi korkutucu olmasa da fazlasıyla merak uyandırıyor, çünkü bilim adamları bu 10-15 metrelik cismin ne olduğunu çözemediler.

Skylive-Grove Creek Gözlemevi’ndeki bazı astronomlar bunun önemsiz bir asteroit olduğunu söylerken, diğerleri de bunun sadece uzay çöpü olduğunu savunuyor.

Emekli zammını bankalar karşılayacak


Hükümet emekli zammının faturasını bankalara çıkardı. Zammı bankalar finanse edecek ve her şube için yıllık 48 bin liraya varan harç ödenecek.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 2010 yılı emekli zamlarını finanse etmek için bazı çalışmalar yaptıklarını söyledi. Bunlardan birinin de Türkiye genelinde eski yeni tüm banka şubelerinden alınacak harç olduğunu açıkladı.

Babacan yeni harç ücretlerinin şubenin bulunduğu nüfusa göre belirlendiğini söyledi. Buna göre, nüfusu 5 binin altındaki yerlerdeki şubelerden yıllık 24 bin Lira; 5 – 25 bin nüfuslu yerlerde 36 bin Lira; 25 binin üzerindeki yerlerden ise 48 bin Lira harç alınacak.

Hava yastığı küçük kızı öldürdü


Annesinin yanında seyahat eden 10 yaşındaki kız, 55 kilometre hızla yaptıkları kazada hayatını kaybetti .
Annesinin yanında, yolcu koltuğunda seyahat eden 10 yaşındaki kız, annesine cep telefonundan mesaj etmeye yardım ederken karıştıkları kazada hayatını kaybetti.
Büyükbabasına cep telefonundan mesaj atmaya çalışan Chloe Bunney, mesajı atarken bir sorunla karşılaşınca koltuğunda öne doğru eğilip, annesinden yardım istedi.
Ön koltukta seyahat etmek için gereken yasal boy sınırından 10 santim kadar uzun olan küçük kız, emniyet kemeri takılı halde annesinin dikkatini dağıtınca, o anda 50-55 kilometre hızla giden Volkswagen Golf marka otomobil kontrolden çıkıp, iki farklı araca çarptı.
Kaza esnasında devreye giren yolcu hava yastığı küçük kızın kafasına büyük bir hızla çarpıp, kafatasının kırılmasına yol açtı.
Hemen hastaneye kaldırılan küçük kız kurtarılamazken, görgü tanıkları, kızın annesinin "Benim hatamdı, benim hatam. Telefonuma baktım ve dikkatim dağıldı" dediğini söyledi.

Liseliler boş zamanlarını böyle geçirecek


Türkiye'de ilk kez uygulanan bir projeyle liseli gençler artık boş zamanlarını "Gençlik Odaları"nda değerlendirecek.
ANKARA- Liseli gençler artık boş zamanlarını "Gençlik Odaları"nda değerlendirecek. Türkiye'de ilk kez uygulanacak bu projenin mimarları da yine liseli gençler oldu.

Derince Ticaret Meslek Lisesi öğrencileri tarafından okullarında gençlerin serbest zamanlarını değerlendirebilmeleri açısından bir Gençlik odası oluşturulmasına yönelik " Hepimiz Bir El'iz " projesi Kocaeli'nde yapılan bir programla tanıtıldı.

Proje, Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından İsviçre Hükümetinden sağlanan 750.000 dolarlık hibe ile yürütülen S-UN Fonu Gençlik Projesi kapsamında desteklendi.

Türkiye’de ilk kez uygulanan bir model olma özelliğini taşıyan projede, okulda okuyan öğrencilerin ders zamanları dışında da sosyal etkinliklerini geçirebilmeleri açısından okulda depo olarak kullanılan alan öğrenciler tarafından tadilattan geçirilerek burada maket, fotoğrafçılık, resim ve halk oyunları kursları gerçekleştirilerek farklı sosyal etkinliklerden okul öğrencilerinin ücretsiz bir şekilde faydalanması sağlanmış oldu.

Projenin iyi bir örnek oluşturması ve gençlere yönelik olumlu etkiler meydana getirebilecek olması sebebiyle Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanı Adnan Gül ve Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi Ahmet Ergün Bedük Gençlik odasını ziyaret ettiler. Odadaki değişimi ve öğrencilere yönelik olumlu etkilerini yerinde inceleyen Gül ve Bedük proje ekibinde yer alan öğrencileri ve onlara destek olan okul öğretmenleri ve yöneticilerini tebrik ettiler.

Proje süresince öğrencilerce oda etkinlikleri çerçevesinde meydana getirilen ürünlerin yer aldığı sergiye Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi Ahmet Ergün Bedük, Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanı Adnan Gül, Derince Kaymakamı Cengiz Cantürk, Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürü Nevzat İspirli ve Kocaeli Gençlik ve Spor İl Müdürü Kenan Malkoç katıldılar.

Açılışta konuşan Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi Ahmet Ergün Bedük, gençlerin artık sosyal hayatta yapılan çalışmalarda yer almasından duydukları memnuniyeti belirterek, yapılan bu çalışmanın Milli Eğitim Bakanlığınca önemsendiğini ve Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığıyla beraber yaygınlaştırılması adına çalışmalarda bulunacaklarını söyledi.

Hepimiz Bir El’iz sergisi 25 Ocak 2010 tarihine kadar Sabancı Kültür Sitesinde Kocaeli halkının beğenisine sunulacak.

Sevgiyi şırınga edemezsiniz!


Ahmet Türk'ün ev problemi çözüldü. Ama bu ev problemi, havuz problemi gibi çetrefilli bir hal alıyor. Ahmet Türk'ün değil de Batı illerinde yaşayan ya da yaşamak için yeni gelen Kürt kökenli vatandaşların ev problemi, çetrefilli hale gelen.

Önce pek ciddiye almamıştım. Sonra bir kaç örnek daha duyunca bu konunun; toplumsal bir yara haline gelebileceği kuşkusu doğdu. Küçük bir de araştırma yaptım. Evet, tam da öyle olacak gibi. Ankara'da konuştuğum bazı emlakçılar da bu iddiayı doğruladı:

Açılım, Habur görüntüleri, Baydemir'in konuşmaları, küfrü filan yan yana gelince Kürt kökenli olmayan, batı illerinde yaşayan insanlarımız arasında Kürt kökenli vatandaşlara karşı, unutulmaya yüz tutmuş, antipatik duygular, düşünceler ve yaklaşımlar açığa çıkmış gibi.

Bu illerde, Kürt kökenli vatandaşlara kiralık ev verilmemeye, iş başvuruları ret edilmeye filan başlanmış.

İşte yeni havuz problemimiz bu.

Bu konu bana anlatılınca; bir kaç yıl önce yazı konusu da yaptığım bir konuyu anımsadım. Doğu ve Güneydoğu'da, Kürtçe bilmediği için benzin istasyonunda benzin alamayan, bakkaldan ekmek, gazete, sigara satışı yapılmayan bir vatandaşın anlattıklarıydı, o konu.

Karşılıklı tepkiler nedeniyle, toplumsal yaşamda böyle çağdışı, kafataşçı uygulamalar yaygınlaşırsa, işte o zaman problem, yasalarla, yönetmeliklerle düzeltilemeyecek hale gelir. Asıl problem bu olur.

Aman dikkat!

Anayasa değişikliği, yasal değişiklikler ile toplumsal alanı düzenlersiniz. toplumun 'yapamayacağı' şeyleri ilan edersiniz. Yasaklar da getirebilirsiniz. Var olan yasakları da kaldırabilirsiniz. Bunlara yaptırım uygulayabilirsiniz de.

Ama insanlara zorla 'sevgiyi, hoşgörüyü, sempatiyi' şırınga edemezsiniz.

Bin yıllda kurulan kardeşlik, yanlış politikalarla sevgisizliğe dönüşmesin. Bunun için herkesin sevgisini, sempatisini, hoşgörüsünü muhafaza etmesi şart!

Yıllarca, 'Şeriatçılar ülkeyi ele geçiriyor!' palavraları ile laik devlete akılları ile bağlı yurttaşlarımızın uykularını kaçırdınız.
ADNAN BERK OKAN

Yahu ne “anlamaz” adamlarsınız böyle…

Ortadoğu’da İsrail’in artık “Egemen Devletler” tarafından da istenmediğini niye görmüyorsunuz?...

Yoksa o tür analizlerin “müşteri” bulamayacağından mı korkuyorsunuz?..

Yıllarca, “Bu kış Komünizm gelecek!” yalanı ile milletin tüylerini diken diken ettiniz…

Yıllarca, “Şeriatçılar ülkeyi ele geçiriyor!” palavraları ile laik devlete akılları ile bağlı yurttaşlarımızın uykularını kaçırdınız…

Yıllarca “terör bitecek” ve “yazacak” bir şeyiniz kalmayınca “işsiz” kalacaksınız diye korktunuz…
Ak Parti Hükümeti’ne “vurmak” isteyenler elbette vuracaklar çünkü demokrasinin gereği bu…
“Muhalefet” olmazsa demokrasi olmaz…
Peki…
Uygar olmak için, yapılan “doğruları” alkışlamak değilse de “takdir etmek” demokrasinin gereklerinden biri değil mi?..
Ak Parti Hükümeti “Küresel ve bölge gerçeklerini” “en doğru” okuyan ve keza “en doğru” uygulayan hükümet oldu…
Terörün bitmesi için bölgede gerekli değişiklikleri görüyor ve buna, medyamıza rağmen çok akıllı bir şekilde uyum sağlıyor…
İnanın "Yarın bugünden güzel olacak”…
Sabır, sabır, sabır…
Not: İsrail özür dilemese de bunları yazacaktım çünkü İsrail’in özür dilemesi bir şey değiştirmez… Yine “çünkü” Devletlerin “insafı” olmaz “aklı” olur…

A.B.O.

Komünizm öcüsü bitti…

Çünkü o öcü kendi kendini yedi bitirdi…

“Şeriatçı” dediklerinizin ise inançlı ve Laik sisteme bağlı birer Demokrat – Müslüman oldukları anlaşıldı…

Terörü kökten bitirecek “Demokratik Açılım”a kanınızın son damlasına kadar karşı çıkacağınızı haykırıp duruyorsunuz…

Ama terör de bitecek…

Hatta “bitti” bile diyebilirim..

Şimdi de “İsrail Öcü”sü bitiyor…

“Bitmesin” istiyorsunuz…

İsrail’i yönetenlerin bile gördükleri bu gerçeği görmek istemiyorsunuz…



***



Kaç gündür başka işimiz yokmuş gibi İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın yaptığı edepsizliği büyüttünüz…

Neden?...

Hükümete vurmak için…

İşte özür geldi…

Gelecekti…

Çünkü İsrail zor durumda…

Ve “Panik” halde…

Çünkü İsrail, Egemen Devletler tarafından yalnızlaştırıldığının farkında…

Ve bu işin Türkiye’ye “ısmarlandığını” da gördü…

Ama nafile…

Tekraren!..

13 Ocak 2010 Çarşamba

Banyoda sıkışan gaz öldürüyordu


Banyonun kapısını açtığı anda korkunç bir patlama meydana geldi. Evde bulunan iki kişi yaralandı.Zonguldak'ın Çaycuma İlçesi'nde bir evin banyosunda gaz sıkışması sonucu meydana gelen patlamada, 65 yaşındaki Fatma Aydemir ile eşi 71 yaşındaki Mustafa Aydemir, yaralandı.

Olay saat 15.00 sıralarında Seka Caddesi'ndeki 3 katlı binanın 3'üncü katında oturan Aydemir çiftinin evinde meydana geldi. Fatma Aydemir banyonun kapısını açtığı sırada büyük bir patlama oldu. Patlamayla birlikte yangın çıktı. Çevredekilerin haber vermesiyle gelen itfaiye ekibi, yaralanan Fatma ve Mustafa Aydemir çiftini dışarıya çıkardı. Aydemir çifti, Çaycuma Devlet Hastanesi’ne kaldırılırken, itfaiye yangına müdahale etti. İtfaiyenin çalışması sonucu yangın büyümeden söndürüldü.

Patlamanın, banyodaki şofben tüpünden sızan gazın sıkışması sonucu meydana geldiği belirtildi. Hastanede yapılan ilk tetkiklerinde vücutlarında ağır yanıklar tespit edilen Aydemir çifti, Ankara'ya sevk edildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

İşsizliğe meydan okuyan köy!


Bursa'nın Orhangazi ilçesine bağlı Gedelek Köyü, ilgi gören turşuları dolayısıyla göç alıyor.


Gedelek köyü Muhtarı Osman Trak, Gedelek’te turşu üretiminin oldukça eskiye dayandığını belirtti.

Yaklaşık 70 yıl önce, dönemin turşu üreticisi Rıfat Minare’nin Gedelek halkına salatalık ürettirdiğini anlatan Trak, "Köylülere tohum dağıtan Minare’nin teşvikiyle 20 yıl boyunca bölgede salatalık, biber ve şalgam üretimi yapıldı. Suyu bol olan Gedelek’teki bu ürünler, kalitesiyle büyük ilgi gördü" dedi.

Trak, köylerinin ününün ülkenin dört bir yanına, hatta yurt dışına kadar yayıldığını belirterek, turşusu yapılan ürünlerin tamamının Gedelek’te yetişmediğini dile getirdi.

Son yıllarda köyden kente göçün yaşandığı, işsizliğin ciddi boyutlara ulaştığı bir dönemde köylerindeki gelişmelerin kıskandıracak boyutta olduğunu ifade eden Trak, şunları kaydetti: "Köyümüzün 2002 nüfus sayımına göre nüfusu bin 380 kişiydi.

450 haneli köyümüzde şu anda ise bin 800 kişi yaşıyor. Son yıllarda göç alan bir köy haline geldik. İşsizliğin konuşulmadığı bir köyüz. Kadın erkek demeden köyün önemli bölümü fabrikalarda çalışıyor. 50 işletmede yaklaşık bin 500 kişi istihdam ediliyor. Çevre yerleşim birimlerinden de çalışmaya gelenler oluyor."

İşsizliğe meydan okuyan köy!


Bursa'nın Orhangazi ilçesine bağlı Gedelek Köyü, ilgi gören turşuları dolayısıyla göç alıyor.


Gedelek köyü Muhtarı Osman Trak, Gedelek’te turşu üretiminin oldukça eskiye dayandığını belirtti.

Yaklaşık 70 yıl önce, dönemin turşu üreticisi Rıfat Minare’nin Gedelek halkına salatalık ürettirdiğini anlatan Trak, "Köylülere tohum dağıtan Minare’nin teşvikiyle 20 yıl boyunca bölgede salatalık, biber ve şalgam üretimi yapıldı. Suyu bol olan Gedelek’teki bu ürünler, kalitesiyle büyük ilgi gördü" dedi.

Trak, köylerinin ününün ülkenin dört bir yanına, hatta yurt dışına kadar yayıldığını belirterek, turşusu yapılan ürünlerin tamamının Gedelek’te yetişmediğini dile getirdi.

Son yıllarda köyden kente göçün yaşandığı, işsizliğin ciddi boyutlara ulaştığı bir dönemde köylerindeki gelişmelerin kıskandıracak boyutta olduğunu ifade eden Trak, şunları kaydetti: "Köyümüzün 2002 nüfus sayımına göre nüfusu bin 380 kişiydi.

450 haneli köyümüzde şu anda ise bin 800 kişi yaşıyor. Son yıllarda göç alan bir köy haline geldik. İşsizliğin konuşulmadığı bir köyüz. Kadın erkek demeden köyün önemli bölümü fabrikalarda çalışıyor. 50 işletmede yaklaşık bin 500 kişi istihdam ediliyor. Çevre yerleşim birimlerinden de çalışmaya gelenler oluyor."

12 Ocak 2010 Salı

Kaçmaz için kovuşturmaya yer yok


İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Osman Kaçmaz hakkında başlatılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.


İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, "Ergenekon" kapsamında, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz hakkında başlatılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Kaçmaz'a gönderilen "imha edilen iletişim kayıtlarının ilgiliye bildirilmesi kararında", Kaçmaz'ın "Ergenekon terör örgütüne üye olmak, bilerek ve isteyerek bu örgüte yardım etmek" iddiasıyla soruşturma açıldığı hatırlatıldı.

Bu kapsamda Kaçmaz'ın Sincan Adliyesine ait sabit telefonunun 4 ay 11 gün, cep telefonunun 6 ay, eşinin cep telefonunun ise 19 gün süreyle dinlendiği belirtildi.

Kararda, Adalet müfettişliğince İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen soruşturma dosyasının incelenmesi sonucunda Kaçmaz hakkında "kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği" ifade edilerek, Ceza Muhakemesi Kanununa göre tespit ve dinlemeye ilişkin kayıt suretlerinin imha edildiği bildirildi.

Kaçmaz'ın avukatı Baykal Doğan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu kararıyla müvekkili hakkındaki dinlemelerin suç unsuru ihtiva etmediği, Kaçmaz'ın örgüt üyeliği, örgüte yardım yataklık gibi suçlarla ilgisinin olmadığının ortaya çıktığını söyledi.

Kaçmaz hakkındaki dinleme kayıtlarının da imha edilmesine karar verildiğinin belirtildiğini kaydeden Doğan, bu dinleme kayıtlarının Adalet Bakanlığınca Kaçmaz hakkında başlatılan adli ve disiplin soruşturmalarında da kullanıldığını ifade etti. Doğan, "İmha edilmesine karar verilen dinleme kayıtların tamamı Adalet Bakanlığının elinde, bunların tümünün imha edilmesi gerekiyor. Eğer imha edilmeyip kullanılmaya devam edilirse gerekli yasal yollara başvuracağız" dedi.

Çiğdem Anad nasıl dayak yedi?


Çiğdem Anad Beyoğlu'nda eşiyle ve bir arkadaşıyla yürürken kendini bir anda yumruk yumruğa kavganın içinde buluyor.
Çiğdem Anad NTV'de ekrana gelen '10 Kadın' programında Beyoğlu'nda eşi ve bir arkadaşı ile birlikte yaşadığı kavgayı izleyenlerle paylaştı.

Televizyongazetesi.com'un haberine göre 4 tane 20'li yaşlardaki gencin 'Kim daha uzağa tükürür?' iddiasıyla sokakta tükürmekte olduğu sırada yanlarından geçtiklerini anlatan Çiğdem Anad, yaşanan olayı şöyle aktardı:

3 YUMRUK YEDİM DUVARA YAPIŞTIM

"Benim eşim çok sinirlendi, açıkca gitti, saldırdı. Önce uyardı tabii... 'Tükürmeyin' dedi, devam ettiler. Tekrar uyardı, devam ettiler. Gitti, saldırdı 4 kişiye. Yanımızdaki arkadaş son derece nazik. Hiç kavgaya girmemiş o güne kadar. Önce bana gözlüğünü, sonra cep telefonunu, sonra saatini verdi. O da girişti. 4'e 2, dedim ki hani 'Benim de girmem gerekiyor.' Ben de daldım işe, mecburen. Geçen yıl oluyor. Tabii 3 yumruğu yedim duvara yapıştım, bir kenarda buldum kendimi. Fakat bunlar bayağı dövüştüler. Hani 4'ü hasar gördü ama bizim ikisi de bayağı dağıldılar."

Anad, yaşanan bu olaydan sonra 3 gün eşi ile küs kaldıklarını belirtti ve bunun sebebini şöyle anlattı: "Sadece yumruk yumruğa bir kapışma olacağını bilsek tamam ama bu adamların cebinden her şey çıkabilirdi ve bugün siz 9 kadın halinde programı devam ettirebilirdiniz."

82 Suudi asker öldürüldü


Suudi Arabistan devlet televizyonu, Yemen sınırında Şii militanlarla çıkan çatışmalarda 82 Suudi askerin hayatını kaybettiğini açıkladı.
Suudi Arabistan güçlerinin Yemen sınırı yakınında bir köyün kontrolünü Şii militanların elinden aldığı ve militanların tamamının "imha edildiği" de belirtildi.

Devlet televizyonuna konuşan Savunma Bakan Yardımcısı Halid Bin Sultan, sınır köyündeki çatışmalarda 4 Suudi askerinin daha öldüğünü belirterek, Yemen sınırındaki çatışmalarda ölen asker sayısının 82'ye çıktığını duyurdu.

Militanlara sınırdaki El Cebri köyünden 48 saat içinde ayrılmaları için ültimatom verdiklerini ifade eden Sultan, ancak militanların ültimatoma uymadığını, bu yüzden tamamının imha edildiğini söyledi.

Eşi gibi intihar edecekti ama!


Eşi bir ay önce intihar etmişti. Onun intiharından adamı sorumlu tuttular. O da çareyi balkona çıkmakta buldu.
Antalya'da eşinin geçen ay intiharından kendisini sorumlu tutulunca 38 yaşındaki Alptekin Akkaya, tüfekle yaşamına son vermek istedi.

Olay, Altındağ Mahallesi Teomanpaşa Caddesi'nde meydana geldi. Geçen 3 Aralık'ta şoför Alptekin Akkaya'nın resmi nikahsız eşi 32 yaşındaki Ebru Sucuoğlu, balkondan atlayarak yaşamına son verdi. Kadının, ‘şiddetli geçimsizlik' nedeniyle intihar ettiği ileri sürülürken bugün Özağır Apartmanı'nın 5'nci katındaki evinin balkonuna çıkan Akkaya, atlamak istedi. Boynunda ölen eşinin fotoğrafı ve elinde tüfekle ölmek istediğini bağıran Akkaya, Ebru Sucuoğlu'nun yolun karşısındaki apartmanda oturan ailesine sesini duyurmaya çalıştı. Akkaya, “Ebru, benim her şeyimdi. Onu çok seviyordum. Canına kıymasından hep beni sorumlu tuttunuz. Şimdi de ben kendi canıma kıyacağım. O zaman da bakalım kimi sorumlu tutacaksınız?” diyerek intihar edeceğini söyledi.

Çevredekilerin haber vermesi üzerine gelen polisler, Akkaya'yı ikna etmek için üst kattaki daireye ve çatıya çıktı ve Teomanpaşa Caddesi'ni araç trafiğine kapattı. Polislerin yaklaşık 20 dakikalık ikna çabası sonuç verdi. Alptekin Akkaya, Bahçelievler Polis Merkezi'ne götürüldü.

Kocasını casus telefonuyla dinlemiş


Boşanma arefesinde olduğu kocasını dinlemeye karar veriyor. Ve işe yeni bir telefon almakla başlıyor. İşte ayrıntılar;
Boşanma davası açan Bahar Aysan, “Eşime onu dinleyeceğini söyledim” dedi. Eşler arasında bu tip dinlemelerin suç teşkil etmeyeceğini belirten Aysan’ın avukatı da Yargıtay kararını emsal gösterdi

Eşi Talip Aysan’ı yasadışı yollarda dinlettiği iddia iddiasıyla gözaltına alınan ve savcılıkça serbest bırakılan mobilya tasarım firması B&T Plus’ın ortaklarından Bahar Aysan, eşini dinlettiğini kendisine de söylediğini ifadesinde anlattı. Aysan’ın avukatı Mustafa Gökhan Ahi ise, “Müvekkilim ile şikâyetçinin evli olması nedeniyle eşler arasında bu tip dinlemeler suç teşkil etmez” diyerek bu yöndeki bir Yargıtay kararını emsal gösterdi.

İşte ifadesi

Aysan, ifadesinde şunları söyledi: “18 yıllık evliyiz. Son zamanlarda aramızda anlaşmazlıklar çıktı. Geçen şubat ayından itibaren ayrı yaşıyoruz. Halen boşanma davamız sürüyor. Davayı ben açtım. Eşim son dönemde bir cemaat ile takılmaya başladı. Bu cemaat nedeniyle işlerini aksattığı gibi, benim de yüzde 45 ortağı olduğum Batı Metal isimli şirketimizin paraların bu cemaate aktarıyordu. Ben bundan çok rahatsız olmuştum. Kendisine sorduğumda kabul etmiyordu.”
“Ben de bunu ispatlamak amacıyla şayet para aktarımı varsa bunu tespit etmek amacıyla kendisini dinlemeye karar verdim. Bu amaçla internetten yaptığım araştırmada herhangi bir telefon üzerine dinleme amaçlı bir yazılım yüklendiğini öğrendim. Aldığım bir telefonu internetten bağlantı kurduğum, kimliğini bilmediğim kişilere bu programı yüklettim. Yine internetten yaptığım araştırmada bir dörtlü priz içine yerleştirilmiş ortam dinleme cihazı da bulmuştum. Bu cihazı da telefona program yükleyen kişiden satın aldım. Geçen yıl temmuz veya ağustos ayları içerisinde bu telefonu eşime hediye ettim. Eşime, ‘seni dinlerim’ dedim. O da ‘Dinlersen dinle’ dedi. Yani kendisine onu dinleyeceğimi söyledim. Onun da bundan bilgisi vardı. Yaptığım dinlemelerde herhangi birşey tespit edemedim. Elimde herhangi bir kayıt yoktur. Kendisini tehdit etmedim, şantajda bulunmadım.”

Bedrettin'i dilendirip villa yapmışlar


5 yaşında... 3 yaşından beri sokakta dilendiriliyor. Onu dilendiren öz be öz annesi... Bedrettin annemi seviyorum diye ağlıyor!


Haliç Köprüsü’nde yaralı bulunan Bedrettin, büyük bir dramın kahramanı çıktı. Dövenler 11 yaşındaki M.S. ve arkadaşları... Dövülme nedeni ise onların bölgesinde mendil satması... Öz be öz anne babası tarafından dilendirilen Bedrettin'in ailesinin iki katlı evi, 7 dönüm arsası ve bir traktörü olduğu ortaya çıktı.

Haliç Köprüsü’nün orta refüjünde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı temizlik görevlileri tarafından yerde, yaralı olarak bulundu 5 yaşındaki Bedrettin K...

Hatta önce maket sanıldı, sonra çocuk olduğu anlaşılınca polislere haber verildi.

BABASININ ARSALARI, EVİ, TRAKTÖRÜ VAR

B.K.'NİN ailesinin İstanbul'a göç ettiği Adana'nın Kozan ilçesi Turgutlu Köyü 'dilenciler köyü' olarak da biliniyor. Talihsiz çocuğun babası Ahmet K.'nin de köyde 6- 7 dönüm bahçeli alan üzerinde iki katlı evi ve traktörü var. Otomobillerini ise yeni satmışlar. Ailenin 5 çocukla yaşadığı Topkapı Kaleiçi'ndeki tek odalı gecekondu ise dün basın mensuplarının ilgi odağı oldu.

Bedrettin hastaneye kaldırıldı, polis inceleme başlattı. Bedrettin K.’nın Halıcıoğlu Haliç Köprüsü üzerindeki metrobüs durağı yakınlarında, 11 yaşındaki M.S. tarafından, aynı bölgede mendil sattığı için dövüldüğü ortaya çıktı.

11 yaşındaki M.S., kardeşi F.S. ile akrabaları S.S. ve H.S. emniyete götürüldü. Bedrettin K.’nın babası Ahmet ile annesi Gülseren de bilgisine başvurulduktan sonra serbest bırakıldı.

RAKİP MENDİLCİ ÇOCUKLAR DÖVDÜ

Bedrettin’i dövdüğü anlaşılan M.S. “Bizim bölgemizde mendil satıyordu. Annesi gittikten sonra alarak metrobüsle Haliç’e götürdük. Gözdağı vermek için köpekle korkuttuk. Kardeşim ve arkadaşlarımla birlikte bizim bölgemizde mendil satmaması için dövdükten sonra oradan ayrıldık” diye anlattı korkunç olayı...

ANNEMİ SEVİYORUM DİYE AĞLIYOR

İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürü Önal İnaltekin, K. ailesinin en küçüğü 1, en büyüğü 11 yaşında 5 çocuğu bulunduğunu anlattı dün... Devlet Bakanı Aliye Kavaf’ın talimatıyla devletin koruması altına alınacaklarını söyledi. Sonra da şöyle devam etti: “Aile hakkında suç duyurusunda bulunduk. 5 kardeş Adana’nın Kozan ilçesi nüfusuna kayıtlı. Dilencilik yapmak için zaman zaman İstanbul’a geldiklerini öğrendik. Çocuğa sahip çıkmak ve görmek için geldik. Ağlıyor, ‘Annemi seviyorum’ diyordu. Çok akıllı bir çocuk. Bakıcı annemiz ve psikologlarımız hazır bekliyor.”

SADECE BEDRETTİN KORUMA ALTINDA
Ancak İnaltekin’in açıklamalarının aksine savcılık, sadece Bedrettin K.’nın koruma altına alınmasına karar verdi. Diğer çocuklar içinse bir işlem yapılmadı. Darp edilerek yaralanan Bedrettin’in daha önce bir kez emniyet güçlerince, dört kez de Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ekiplerince alındığı ve ailesi hakkında işlem yapıldığı öğrenildi.

4 ÇOCUK NE OLACAK?

Bakan Kavaf’ın Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nden yapılan açıklamada ise, çocuğun 7 Ekim 2006’da İstanbul İl Müdürlüğü’ne bağlı mobil ekipler tarafından muhafaza altına alındığı ve gerekli uyarılar yapılarak aynı tarihte ailesine teslim edildiği bilgisine yer verildi.

BEDRETTİN DİLENCİLER KÖYÜNDENMİŞ!
Bedrettin Karaduman'ın, Adana'nın Kozan ilçesinden olduğu ortaya çıktı.
O köyün kadın ve erkekleri dilenmek için büyük şehirlere geliyor, daha sonra geri dönüp Kozan'da büyük apartmanlar, evler yaptırıyor.

Haberin ayrıntılarını okumak için tıklayınız!

Bedrettin K.’nın S., F., A. ve Y. isimli 4 kardeşi daha bulunduğu anlatılan açıklamada, bu çocukların sokakta çalıştırılması nedeniyle zaman zaman il müdürlüğüne bağlı mobil ekipler tarafından “muhafaza altına alındığı ve ailelerine tesliminin sağlandığı” bildirildi. ‘4 kardeşin de acilen koruma altına alınması için’ başvuru yapıldığı, ailenin velayetinin kaldırılması için de dava açılacağı vurgulandı.

İstanbul’da ölmek üzereyken bulunan Bedrettin K.’nın okul çağındaki 3 kardeşi, ‘dilenci köyü’ olarak tanınan Adana’nın Kozan İlçesi’ne bağlı Turgutlu Köyü İlköğretim Okulu’nda okuyor. 5 kardeş olan çocukların anne ve babasının, okula gitmeyen diğer 2 çocukla birlikte dilenmek için İstanbul’a gittikleri ortaya çıktı.

YÜKSEKTEN ATILMIŞ

Bedrettin’in tedavisi sürüyor. Ancak doktorlara göre hayati tehlikeyi atlatmış değil. Başhekim Doç. Dr. Adem Akçakaya ve ilk müdahaleyi yapan Opr. Dr. Cumali Aksoy, Bedrettin’in sağlık durumuyla ilgili bilgi verdi. Toplantıya SHÇEK İl Müdürü İnaltekin de katıldı. Akçakaya “Kafatasında çökme, sol elinde kesik, sol kulağında bir miktar kanama, sol göz çevresinde şişlik ve morarma tespit edildi” diye konuştu. Bedrettin’e ilk müdahaleyi yapan Dr. Cumali Aksoy ise, “Yüksekten atılmış izlenimi var. Zannediyorum köprünün altından kendisi çıkmış” dedi. Aksoy’un, ‘2-3 saat geç bulunsaydı ne olurdu?’ sorusuna verdiği yanıt ise Bedrettin’in dramını gözler önüne seriyordu: “Kanama yapabilirdi. 3-5 saat, vefatına gidebilecek bir durum...”

TOPBAŞ ZİYARET ETTİ

Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile AKP İl Başkanı Aziz Babuşcu da Bedrettin K.’yı tedavi gördüğü hastanede ziyaret etti. Topbaş, Bedrettin’in sürekli annesini istediğini belirtti.