10 Mart 2010 Çarşamba

Çanakkale'ye deprem uyarısı


Bilim adamları Elazığ'da meydana gelen depremden Çanakkale'nin de etkilenebileceğini söyledi.

Dünyada ve Türkiye'deki depremleri, laboratuvarlarında saniye saniye takep ettiklerini belirten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümü Sismoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Tolga Bekler, Elazığ'da meydana gelen depremden Çanakkale'nin de etkilenebileceğini söyledi.


Karakoçan'da 6 büyüklüğündeki depremin meydana geldiği bölgenin yer etkinliğinin yoğun olduğu bir alan olduğunu kaydeden Bekler, sığ odaklı sarsıntının özellikle Başyurt Karakoçan ve Elazığ'da kuvvetlice, Giresun, Erzurum, Erzincan, Batman ve civarında hafif hissedildiğini vurguladı. Yaptıkları zemin etütlerine göre bu tür depremlerin Çanakkale'de de yaşanabileceği ve bir an önce önlem alınması gerektiğini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Bekler, "Biga Yarımadası, Saroz Körfezi, Edremit ve Gelibolu açıkları, ülkemizde meydana gelen tüm depremlerden etkilenebilecek bir konumda. Bu sebeple 24 saat boyunca inceleme ve gözlemler yapıyoruz. Elde ettiğimiz bilgileri yetkililerle paylaşarak konuya dikkat çekmek istiyoruz. Yerel yöneticilerin daha duyarlı olması ve önlemler alması gerekmektedir." dedi. Elazığ'daki gibi depremlerin diğer bazı ülkelerde devamlı olduğunu fakat Türkiye'deki şekilde can kaybı yaşanmadığını ifade eden Tolga Bekler, "Bizim yapılaşmadaki eksikliklerimiz ve gösterdiğimiz önemin yetersizliği, üzüntüleri arttırıyor. Yerel yöneticilerin ve akademisyenlerin, bir araya gelip deprem senaryoları oluşturması, yapıları ve yapı denetim firmalarını tekrar gözden geçirmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.

Depremin ilksel çözüm ve analizinin Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi tarafından yapıldığını hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Bekler, şunları söyledi: ''2003'te Bingöl ve Pülümür, 2005 ve 2007 Sivrice-Elazığ, son yıllarda bölgede görülen önemli deprem etkinlikleridir. Bölge, genel anlamda Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fay zonlarının kesişme noktası olarak nitelendirilir. Yoğun deformasyon ve buna bağlı deprem etkinliği sıkça görülmektedir. Elazığ'daki depremin, Bingöl-Karakoçan fayı olarak adlandırılan kırık sisteminin içinde meydana geldiği tahmin edilmektedir.''

İNTERNET HABER

Sahile binlerce sigara vurdu


Sahil Güvenlik Komutanlığı gemi batma olasılığını değerlendirerek bölgenin açıklarında arama yapmasına rağmen bir bulguyu rastlayamadı.

Gelincik Mevkii’nde deniz suyunun yüzeyi ve sahil binlerce kutu yabancı sigara paketiyle kaplandı. İhbar üzerine sevk edilen polisler, çevrede geniş güvenlik önlemi alırken Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bağlı ekipler de bölgede inceleme yaptı. Gemi batmasından şüphelenen Sahil Güvenlik ekipleri bölgenin açıklarında arama çalışmalarını sürdürdü. Ancak bulguya rastlanmadığı açıklandı. Sahili kaplayan yabancı sigaraları görüp polise haber veren Serdar Dinçer, “Çok fırtına vardı. Kıyıya büyük bir kalas vurmuştu. Onu çıkarmak için sahile inince, sigaraları gördüm. Suda ve sahilde binlerce sigara vardı” diye konuştu. Sigara paketlerinin yapılan incelemelerin ardından ekipler tarafından toplanarak depoya kaldırılacağı belirtildi.

Açlık sınırı ne kadar oldu?


MEMUR-SEN Şubat ayı için 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 912 TL, yoksulluk sınırını 2 bin 422 TL olarak hesapladı.


Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN), Şubat ayı için 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 912 TL, yoksulluk sınırını 2 bin 422 TL olarak hesapladı.

MEMUR-SEN'den yapılan yazılı açıklamada, konfederasyonun yaptığı açlık ve yoksulluk araştırmasında, Şubat ayında açlık sınırının bir önceki aya göre 19.37 TL, yoksulluk sınırının 55.81 artış gösterdiği bildirildi.

Açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Kış mevsiminin sona ermesine doğru giyim fiyatlarında ortalama yüzde 4.32'lik bir düşüş yaşanırken, ayakkabı fiyatları arttı. Yakıt fiyatlarının fazla değişmediği Şubat ayında, aydınlanma fiyatlarında da bir değişim tespit edilemedi.

Barınma fiyatlarında yüzde 0.25'lik artışın yaşandığı Şubat ayında, sağlık madde fiyatlarında ortalama yüzde 0.07'lik bir artış gözlemlendi. Bunun dışında ulaşım, haberleşme, temizlik malzemeleri, eğitim-kültür madde fiyatları, çevre ve su madde fiyatlarında dikkat çekmeyecek oranlarda artışlar yaşandı."

İNTERNET HABER

Bu mezarların içi boş!


"Küçük kıyamet" adlı film için hazırlanan mezarlığa kimse dokunamıyor.


Fethiye'nin Kaya köyünde, bir film çekimi için oluşturulan mezarlığı film ekibi yıkmadan gidince köyde ikinci bir mezarlık ortaya çıkmış oldu. Köy sakinleri, mezar yıkmaktan çekindiklerini, bu bölgeye gitmediklerini ve mezarları yıkmadıklarını söyledi.

2006 yılında vizyona giren ve Fethiye'nin Kaya köyünde çekilen "Küçük Kıyamet" adlı film için oluşturulan mezarlık bugün hâla ayakta. Psikolojik gerilim türü olan ve 2006 yılında vizyona giren yönetmenliğini Yağmur ve Durul Taylan'ın yaptığı "Küçük Kıyamet" filmi, büyük Marmara Depremi'nin ardından bir ailenin başına gelenleri anlatıyor. Konusu itibariyle İstanbul'da yaşayan bir ailenin büyük depremin ardından kısa süreliğine Fethiye'de yazlık kiralaması ve burada yaşadıkları korku dolu gecelerin anlatıldığı filmin çekimlerinin çoğu bu mezarlıkta yapıldı. Bölgede çekimlerin tamamlanmasının ardından film ekibi İstanbul'a dönerken köyde film seti olarak kullanılan mezarlık yıkılmamış. O günden bu yana köylülerin mezarlık olduğu için yıkamadığı içi boş mezarlar bugün hâla ayakta.

Köyde ikinci bir mezarlık oluştuğunu söyleyen mahalle sakini 74 yaşındaki Şaziye Kızıl, "Burada film çektiler o zaman bu mezarlık yapıldı. Korku filmiymiş. Burada geceleri çekim yaptılar. Sonra bir gün işlerini bitirip gittiler ancak bu mezarlık öyle kaldı. O günden beri mezar diye mi neden bilmem kimse ne oraya gidiyor ne de yıkıyorlar. Köyde bir mezarlık daha oldu" dedi.

Avrupa'nın bir numarasıyız!


Benzinde, elektrikte ve doğalgazda olduğu gibi, internette de Avrupa birincisiyiz.

Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Dinç, benzinde, elektrikte ve doğal gazda olduğu gibi, internet erişim ücretinde de Avrupa'nın en pahalı kullanıcının Türkiye olduğunu öne sürdü.

Dinç, GSM operatörleri ve bankaların, birbirleriyle girdikleri rekabetin de etkisiyle tüketiciyi yanıltıcı reklamlar ve tanıtımlar yapabildiklerini iddia etti.

“Bankalar ve GSM operatörleri, tüketici yanıltıcı reklamlar nedeniyle Rekabet Kurumu'ndan sürekli ceza yiyorlar” diyen Dinç, ancak bu cezalardan maalesef vatandaşın yeterince haberdar olmadığını belirtti.

İletişim firmalarının ve bankaların tüketiciyi yanıltmaya yönelik yöntemlerinin artık fark edilmeye başlandığını, bunun bile tüketici bilinçlenmesi açısından sevindirici olduğunu vurgulayan Dinç, şunları kaydetti:

“İletişim firmaları, işletim maliyetlerini zaten ödedikleri görüşme boşluklarını, 'gece tümüyle ücretsiz konuşun' gibi kampanyalar düzenleyerek doldurup, vatandaşa konuşma alışkanlığı kazandırıyor. Oysa bu kampanyaların bir sona eriş tarihi var. Kampanya bangır bangır duyuruluyor ancak, 'kampanyamız bitti, görüşmelerimizde dikkatli olun' denmiyor.

Bir kampanyaya başladığınızda belli bir süre cazip olanaklar sunuluyor, şartlar değişip aynı operatörün daha cazip bir başka kampanyasından yararlanmak istediğinizde sizden hatırı sayılır bir fark alınıyor. Bankaların en sık başvurdukları kurnazlık yöntemi ise reklamlarda faiz oranlarını söyleyip, masraf adı altında para alınan çok yüksek miktardaki parayı hiç telaffuz etmemeleri...”

İNTERNET ÜCRETLERİ

Ayrıca, internet erişim ücretlerin de halen çok pahalı olduğunu savunan Dinç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Avrupa'da 29 liraya 10 gigabayt (gb) ya da sınırsız internet aboneliği var. Cep telefonu operatörleri, uzun bir zaman içinde çıkarmaları gereken 3G yatırım harcamalarını bir an önce tahsil edip kar durumuna geçmek için internet erişim ücretlerini çok yüksek tutuyor.

Düşünün, sadece 100 megabayt (mb) cepten interneti, hem de paket satış olarak 10 liraya veriyorlar. Benzinde, elektrikte ve doğal gazda olduğu gibi, internet erişim ücretinde de Avrupa'nın bir numarasıyız. Çünkü hiç bir ülkede internet erişiminden yüzde 66 vergi alınmıyor. Cepten ya da sabit internetten ödediğimiz 3 liranın 2'si vergiye gidiyor.”
Dinç, “tüketiciyi yanıltıcı uygulamalarda ısrar eden firmalara, bu hatadan bir an önce dönmeleri” çağrısında bulundu.

İNTERNET HABER

İnternette paylaşımın suyu çıktı!


Paylaşım sitelerinden data toplayıp, soygunculara veren bir site düşünün..

Arkadaşlarınızla Facebook gibi sosyal ağ siteleri üzerinden bilgilerinizi paylaşıyorsanız, bir kez daha düşünün. Kullanıcıları uyarmak maksadıyla kurulan PleaseRobMe (Lütfen beni soyun) isimli bir site, o an içerisinde kimsenin bulunmadığı evlerin bir listesini yayınlayarak "Buyurun, soyun" sloganıyla yola çıkmış ve paylaşım konusunda işi biraz abartan kullanıcıların dikkatini çekmek istemiş.

Sosyal ağ sitelerine ilgi her geçen gün artarken, bu sitelerden biri olan Facebook'un kullanıcı sayısı 400 milyonu aşmış durumda. Tamamen paylaşım mantığı üzerine kurulan bu sitelerde bazen paylaşma olayı o kadar abartılıyor ki, kullanıcıların başı bu paylaşımları yüzünden derde bile girebiliyor.

Elbette Twitter, FriendFeed ve Facebook gibi siteler artan şöhretlerinin bir kısmını da kullanıcıların kendileri hakkında söylemek istediklerini hızlı ve pratik bir şekilde aktarmalarına imkan vermesine borçlu. Fakat her zaman olduğu gibi bu işin de ucunu kaçırmak hiç de zor değil. Üstelik bazı ilgi çekici servisler haddinden fazla bilgi paylaşmaya çanak tutuyorlar.

Bu servisler kullanıcıların interneti o anda nerede kullandıklarını arkadaşları ile paylaşmalarını sağlıyor. Bu coğrafi bilgiler kimi zaman bir oyun kimi zamansa hava atmanın bir yolu olarak kullanılıyor.

Peki bu bilgilerin bu kadar açık yüreklilikle paylaşılması bir sorun yaratmıyor mu? Please Rob Me (Lütfen beni soyun) adlı internet sitesinin bu konudaki görüşü ise isminden bile anlaşılabiliyor. "Dışarıdaki tüm boş evlerin listesi" parolasıyla yayın yapan bu internet sitesi, Twitter mesajları ile şu anda evinde olmadıklarını haykıran kullanıcıların aslında ne kadar büyük bir hata yaptıklarının altını çizmek için oluşturulmuş.

Hürriyet

USB bellek kullananlar dikkat


Aman internetten virüs kapmayalım derken yanıbaşımızdaki cihazlar bizi sırtımızdan vurabilir.

Aman internetten virüs kapmayalım derken yanıbaşımızdaki cihazlar bizi sırtımızdan vurabilir.

Geçen ayın bir numaralı tehditi (Trojan. Clicker. CM) şu an ortadan kaybolmuş durumda. Onun yerine, USB belleklerr, hafıza kartları veya harici sabit diskler gibi taşınabilir aygıtları kullanarak kötücül yazılımları dağıtan bir mekanizma olan - Trojan. AutorunInf. Gen – tüm kötücül yazılımların toplamının %9.09’u ile ayın en tepesindeki e-tehdit durumunda.

BitDefender Kıdemli Araştırmacısı Catalin Cosoi, bulaşma kaynakları olarak bilinen kütüphane bilgisayarları, fotokopi/kopyalama dükkânları ve diğer kamusal yerler gibi ortamlarda kullanıldığında cihazların mutlaka virüs taramasından geçirilmesi gerektiği konusunda kullanıcıları uyardı.

MYNET

Trabzon'dan Google'a rakip çıktı


Dünyanın en çok tıklanan arama motoru Google’a Trabzon’dan rakip çıktı...

‘www.google61.net’ adresinden ulaşılan sitede Trabzon ve Trabzonspor haberlerine daha kolay erişim imkanı sağlanıyor.

2010 yılı içerisinde hizmet vermeye başlayan sitede hiçbir iletişim bilgisinin bulunmaması dikkat çekiyor. Trabzon ve Trabzonspor haberlerine daha kolay ulaşımın sağlanmasının amaçlandığı sitede ayrıca bazı yerel ve ulusal gazeteler ile sosyal paylaşım sitelerinin linkleri de yer alıyor.

HABER 3

Microsoft'tan yeni rekor


Windows 7'nin kırdığı rekorların ardı arkası kesilmiyor: İşte yeni Windows'un yeni rekoru...

Pek çok kullanıcı hala Windows XP'den vazgeçemiyor, bazıları ise vazgeçmek istese de Windows 7'ye geçemiyor. Ama tüm bu yaşananlar Microsoft'un Vista kabusunu unutturması açısından büyük ümitler bağladığı yeni sistemin rekor üzerine rekor kırmasına engel olamıyor. Windows 7, yeni bir rekorla bir kez daha sayfalarımıza konuk olmayı başardı...

Katıldığı bir teknoloji konferansında konuşan Microsoft'tan Peter Klien, Windows 7'nin satış rakamlarını açıkladı. Klien'in açıkladığı rakamlara göre Windows 7, 90 milyon adet satarak, gelmiş geçmiş en hızlı satılan işletim sistemi ünvanını elde etti.

HÜRRİYET

Cildimiz ekrana dönüşecek


Yakın gelecekte telefon ya da klavye tuşları yerine kendi el ya da kolumuzu kullanıp komutlar verebileceğiz.

ABD’li araştırmacılar kola takılan bant yoluyla deri üzerine yansıtılan dokunmatik ekranı doğrudan algılayan bir sistem geliştiriyor. Gelişmiş bir dedektör sayesinde kolun hangi bölgesine dokunulursa algılanıyor.

Microsoft Geliştirme Ofisi’nden ve Carnegie Mellon Üniversitesi’nden uzmanlar, görüntüyü değiştiren mini projektörden oluşan bir ekranla, kullanıcının kolunun neresine dokunduğunu anlayacak gelişmiş bir sensörün birleşiminden oluşan dokunmatik ekran geliştiriyor. Cihaz ses sistemlerini kontrol etmek, tetris gibi basit oyunlar oynamak, telefon görüşmeleri yapmak ve basit tarama sistemlerini kullanmak için hazır olacak.

Prototipi deneyen 20 gönüllü, sistemin kullanımının ve yönetiminin çok kolay olduğu kanısında. Ekran, kullanıcı yürürken ya da koşarken de çalışıyor. Microsoft Research uzmanları Desney Tan ve Dan Morris çalışmalarında, “Her zaman yanımızda olan cildimiz veri girişinin yansıyacağı bir tuval olarak şimdiye dek gözden kaçırıldı” diye konuşuyor.
Carnegie Mellon Üniversitesi’nden Chris Harrison ise “Bu üstün bir teknoloji ve burada geleceği görüyoruz” diyor ve önümüzdeki beş yıl içinde projede yol katedilebileceğini ekliyor.

PARMAĞI VUR YETER
Halihazırda, akustik dedektör beş ayrı deri bölgesini, yüzde 95.5 oranında bir doğrulukla algılayabiliyor ki bu çok sayıda cep telefonu uygulaması için yeterince yüksek bir oran.
Prototipi kullananlardan biri “Bir sonraki şarkıya geçmek, sesi değiştirmek ya da çalan şarkıyı durdurmak için tek yapman gereken parmağını vurmak. Bu tarz işlemler için kullanılan projektöre bile ihtiyacınız yok” diye konuşuyor. Araştırmacılar son çalışmalarını nisan ayında Atlanta, Georgia’da düzenlenecek olan bilgisayar-insan ilişkileri buluşmasında detaylı bir şekilde sunmayı planlıyor.

5 liraya casus kulaklık


Casusluk için kullanılan cihazlar Tahtakale'de işportaya düştü..


Casusluk aletleri işportaya düştü. İstanbul Tahtakale’de her köşede satılmaya başlanan ürünlerin en gözdesini, 100 metre ilerideki seslerin dinlenmesini sağlayan ve 5 liraya satılan casus kulaklıklar ile gizli kameralı kalemler oluşturuyor.

Dinleme modasına İstanbul’un yenilikleri tezgahlarına taşıyan Tahtakale işporta piyasası da kayıtsız kalamadı. Vatan'ın haberine göre, son yıllarda internet üzerinden ve güvenlik sistemleri mağazalarında satılan casusluk aletleri, sokaklarda işportacılar tarafından da satılmaya başlandı. Dubai menşeli olan ve Çin’de üretilen ürünler, Eminönü’nün ünlü Tahtakale bölgesinde neredeyse her köşe başında bulunuyor. Hediyelik eşya ve oyuncak gibi ürünlerle yan yana satılmaya başlanan ürünlerin bulunduğu tezgahlarda ayrıca ürünlerin reklamı da yapılıyor. Hiçbir engellemeyle karşılaşmadan bu ürünleri satabilen işportacıların sayısı ise gün geçtikçe artıyor.

5 liraya casus kulaklık

Bu ürünler arasında en çok 100 metre ilerideki seslerin dinlenmesini sağlayan casus kulaklıklar bulunuyor. Kısık sesli konuşmaları rahatlıkla dinleyen bu ürünler, sesi arttıran hassas bir mikrofona sahipler. Ses kayıt cihazlarına da entegre edilen ürünler, alınan seslerin kaydedilmesini de sağlıyorlar. Fiyatları 5 TL’den 25 TL’ye kadar çıkan kulaklıkların çok fazla satıldığını kaydeden isimlerini vermek istemeyen seyyar satıcılar, gencinden yaşlısına birçok kişinin bu ürünleri satın aldığını belirtiyorlar. Tahtakale’deki seyyar satıcıların, casus kulaklıklar dışında en çok sattıkları diğer ürün ise gizli kameralar.

Bu ürünler arasında da başta kalem kamera olmak üzere, düğme, anahtarlık, çakmak, kıravat ve gözlük kameralar bulunuyor. Kalem kameralar maksimum 8 saat çekim yapabilme özelliğine sahipler. Birçoğunun, fotoğraf çekebilme ve ses kaydetme özelliği de bulunan gizli kameraların fiyatları 30 TL’den başlayıp, kravat kameralarda 300 TL’ye kadar çıkıyor. Daha çok kadın müşterilerinin bu ürünlerden satın aldığını belirten seyyar satıcılar, ürünlerini satarken herhangi bir zorluk yaşamadıklarını da kaydettiler.

Tahtakale piyasasında işportaya düşen casusluk aletlerine ilgi büyük. 5 liraya isteyen istediğini dinliyor.

İşportada telekulak fiyatları

- Kalem Kamera 30-100 TL

- Düğme Kamera 60-100 TL

- Anahtarlık Kamera 30-110 TL

- Çakmak Kamera 90-160 TL

- Kıravat Kamera 100-300 TL

- Gözlük Kamera 75-160 TL

- Casus Kulaklık 5-25 TL

Haber 3

İnternete yeni vergi mi geliyor


Microsoft'tan virüslere karşı yeni tartışılacak bir öneri: Daha fazla vergi alalım ve...


Dünya üzerinde hackerların oluşturduğu tehdit ve yol açtıkları zararlar gün geçtikçe artıyor.

Elbette esas sorun bireysel hackerlardan çok organize suç örgütlerinin çalışmaları. Güvenlik şirketleri zararları tespit ediyor, ürünleriyle bunlara karşı çözüm sunuyor ama bunları üretenlere bir şey olmuyor.

Arka planda bu tür tehlikelerin kökünü kurutmaya çalışan kurumlardan birisi de Microsoft. Her yıl milyonlarca dolar harcayarak interneti ve bilgisayarları daha güvenli hale getirmeye çalışan, hatta ücretsiz anti-virüs yazılımı Security Essentials'ı dağıtan Microsoft, bu konuda bir sisteme ihtiyaç olduğunu düşünüyor.

Geçtiğimiz günlerde yargı sistemine başvuran ve dev bir botnet'i ortadan kaldıran Microsoft'tan Scott Charney, IT bazında savaşın yanında sosyal çözümler de gerektiğini söylüyor.

Charney'in sosyal çözümlerden kastı birden fazla aşamada bir çalışma, bu saldırılara tepki verilmesi gerektiğini aktarıyor.

"Sağlık sistemi gibi bir sistem düşünüyorum. Sağlık risklerine karşı eğitim programları var, ayrıca hastaları karantinaya alan ve inceleyen sosyal programlar da var" diyor Charney. Bir bilgisayar kullanıcısının sistemini kontrole etmemesi yüzünden bulaşan virüsün yayılarak başkalarına da zarar vermesi söz konusu.

Bu alanda kullanıcıların eğitilmesi gerektiğini ve bir kamu hizmetine ihtiyaç olduğunu düşünen Charney, şu anda bu işin maliyetini ve sorumluluğunu kimsenin almadığını belirtti. Microsoft yetkilisine göre bilgisayar virüslerinin yol açtığı zararlar sağlık sorunları kadar gerçek ve bunun bir kamu güvenliği meselesi haline gelmesinin, gerekirse vergiler ile karşılanması gerektiğinin altını çiziyor. Bu da, ilk aşamada internet kullanıcılarından daha fazla vergi alınması olarak yorumlanıyor.

Microsoft açıklamasına göre dünyada zararlı yazılım bulaşmış, botnet olarak tehlike saçan 3.8 milyon bilgisayar var ve bunların 1 milyonu Amerika'da.

HÜRRİYET

Explorer kullananlar aman dikkat!


Internet Explorer'ın eski sürümlerini kullanıyorsanız başınız derde girebilir. Nasıl mı? İşte cevabı..

Microsoft firması, bilişim korsanlarının, web tarayıcısı Internet Explorer'ın eski sürümlerinde yeni ortaya çıkan bir açıktan yararlanarak saldırılar düzenlediklerini bildirdi.

EXPLORER IE6 VE IE7 TEHLİKE ALTINDA

Şirket merkezinden yapılan açıklamada, Internet explorer'ın IE6 ve IE7 sürümlerinde yeni belirlenen bu açığın bilgisayar korsanlarının saldırılar düzenlemesine olanak sağladığı belirtilerek, ''Bu açığı kullanarak siber saldırılar düzenlediği yolunda bilgiler aldık. Bu tehdidi izlemeyi sürdürüyoruz ve durumda değişiklik olursa yeni bir açıklama yapacağız'' denildi.

IE8 VE IE5'TE SORUN YOK

Bilişim korsanlarının bilgisayarların uzaktan kontrolünü ele geçirmek için bu açıktan faydalanabilecekleri uyarısında bulunan Microsoft, yeni sürüm IE8 ve daha eskisi IE5'in bu sorundan etkilenmediğini bildirdi.

Microsoft, iki ay önce de IE6'da ortaya çıkan ve korsanların özellikle Google'a yönelik siber saldırılarda bulundukları bir açık nedeniyle uyarı yayınlamak zorunda kalmıştı.

İNTERNET HABER

Böyle uygulama görülmedi


Adana Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı polisler tam 4 bin zil çaldılar..Peki ama neden?
Adana Emniyet Müdürlüğü, hırsızlık olaylarına karşı vatandaşların dikkatini çekebilmek için 4 bin kişinin apartman girişindeki zilini çalarak, kapıyı açıp açmayacaklarını test etti.

Kentte 2006'da pilot bölge olarak faaliyet geçirilen Toplum Destekli
Polislik (TDP) Şube Müdürlüğü, eski bekçilik gibi "mahallenin polisi" kavramını yeniden oturtarak, hem sorumluluk alanlarındaki bölgeleri daha güvenli ve huzurlu hale getiriyor, hem de halkın ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor.

TDP ekipleri, evlerden hırsızlık olaylarını azaltabilmek, vatandaşın
duyarlılığını ve güvenlik önlemlerini artırabilmek amacıyla çeşitli yöntemlere başvuruyor.

Ekipler son olarak vatandaşların, apartman veya daire kapılarını zili her
çalana açıp açmadıklarını denemek için, sokağa çıktı. 90 polis, sorumluluk
alanlarındaki mahallelerde 300 apartmanı ziyaret ederek, kapı zillerine teker teker bastıktan sonra ayrıldı. "Zil uygulaması" sonucu 4 bin kişiden 2 bin 23'ü, zili çalanın polis olduğunu bilmeden kapılarını açtı. Zilleri çalınanlardan 572'sinin ise evde olmadığı belirlendi.

Apartman zilleri çalınan vatandaşlardan bazıları her hangi bir şey
sormadan kapıyı açarken, bazıları "kim o?" sorusunu yöneltti. Ancak, bunların da çoğu, "tüpçü, sütçü, sucu, elektrikçi, bakkal" diyen polise ikinci bir soru yöneltmeden kapılarını araladı.

"KİM O" SORUSUNA "HIRSIZIM" KARŞILIĞINI ALMASINA RAĞMEN...-

Ekipler, Yeşilyurt Mahallesi'ndeki Evren Sitelerinde ise akıllara durgun
verecek bir durum ile karşılaştı. Apartmandaki vatandaşların yüzde 90'ının kapıyı açtığını gören ekip, son olarak çaldıkları bir zilde "kim o?" sorusuna "hırsızım" diye cevap verdi.

Bu cevap karşısında polisten yardım istenileceğini düşünen ekip, kapının
açılmasıyla şaşkınlık yaşadı. Bunun üzerine kapıyı açan daire ile görüşen
ekipler, 17-18 yaşlarında bir gençle karşılaştı. İsmi açıklanmayan genç,
"Üniversiteye hazırlanıyorum, bu nedenle çok dalgınım. Dediğinizi tam olarak anlamamıştım" diye savunurken, polisler kendisinin ve komşularının güvenliği için daha dikkatli davranması konusunda uyarıda bulundu.

-İKİNCİ KEZ ZİLLERİ ÇALDILAR-

Emniyet Müdürü Mehmet Salih Kesmez, uygulama sonucunda çok sayıda
vatandaşın hırsızlık olaylarına karşı bilinçsiz hareket ettiğini belirlenmesi
üzerine, aynı dairelere yeniden uygulama yapılması talimatını verdi.

TDP ekipleri, ikinci kez sokağa yönelerek, kapıları bir kez daha çalmaya
başladı. Adresleri belirli 4 bin kapı zilinin yarısına ilişkin uygulamayı bu
hafta içinde tamamlamak için çaba sarf eden ekipler, Güzelyalı Mahallesi'ndeki uygulamalarında bu kez daha az kişinin sorgusuz kapıyı açtığını belirledi.

Bununla yetinmeyen ekipler, tek tek daireleri ziyaret ederek, uyarı
broşürleri dağıttı.

-UYARILAR-

Ekiplerin dağıttığı broşürlerde, ev sahiplerinin her zilde yakınlarının
geldiğini düşünmemeleri gerektiği uyarısında bulunularak, şu ifadelere yer
verildi:"Çocuklarınıza kapıyı açtırmayın. Size gelmeyen kişilere kapıyı açmayın.

Kapı zillerinin üzerine ismin ilk harfi ve soy ismin tamamı yazılmalı. Siz evde yokken evinizi kollayacak olan komşularınızdır. Çevrenizde olup biten olaylara duyarsız kalmayın. Apartmanınızın merdiven boşluğunda veya evinizin etrafında gördüğünüz şüpheli şahısları 155 Polis İmdat'a bildirin. Mahalle polisinizi tanıyın ve çevrenizdeki şüphelendiğiniz olayları paylaşın. Komşularınızın uzun süreli yokluklarında posta kutusunda zarfların birikmemesini sağlayın.

Taşındığınız evin kapı kilitlerini değiştiriniz. Evden çıkarken kapı ve
pencerelerin açık bırakmayınız. Kapı kolu ile kapatılan kapılar güvenli değil, iyice kilitleyin. Kapınıza evde olmadığınızı belirten notlar asmayın."
Emniyet Müdürü Kesmez, uygulamayla vatandaşın duyarlılığını artırmayı
amaçladıklarını vurguladı.

Çok sayıda vatandaşın halen bilinçsiz şekilde kapılarını tanımadıkları
kişilere açtığını anlatan Kesmez, şöyle konuştu:
"4 bin evin kapı ziline basıldı. Butonu basılır basılmaz hemen kapılar
açılıyor. Tekrar bu evlere arkadaşlarımızı gönderiyoruz. Halen ders almayanlar unutmasın ki üçüncü seferdeki polis olmayabilir. Lütfen sorun, bakın. 'Polis' bile diyebilirler. İyice emin olmadan kapınızı açmayın. Israrla kapıyı çalmaya devam ederse, 155'i arayın. Biz gelir bakarız, yorulmayız. İstiyoruz ki hiç bir vatandaşımızın burnu bile kanamasın. Diyafonlu kapı sistemleri takarsak, birçok suçu önleriz."

İNTERNET HABER

Kardeşini sobaya attı


Siirt'te, 4 yaşındaki çocuk, 9 aylık kardeşini yanan sobaya attı....


Siirt’in Kurtalan İlçesi’nde 4 yaşında çocuk, annesi mutfaktayken 9 aylık kardeşi Fatma Figen Nurışık’ı evde yanan sobanın içine attı. Vücudunun neredeyse tamamı yanan ve ayakları kesilen minik Fatma hastanede yaşam savaşı veriyor.

Kurtalan’ın Bölüktepe Köyü’nde yaşayan Abdurrahman ile Miniyet Nurışık’ın 4 yaşındaki, adı açıklanmayan oğulları, 9 aylık kardeşi Fatma Figen’i evdeki yanan sobaya attı. Mutfakta yemek yaparken bebeğinin çığlıkları üzerine odaya gelen anne Miniyet Nurışık, korkunç manzara ile karşılaştı. Annesinin hemen sobadan çıkardığı bebek, köylülerin de yardımıyla Siirt Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı, buradan da Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yanık Ünitesi’ne sevk edildi.

Yoğun bakıma alınan Fatma Figin Nurışık'ın tamamen yanan 2 ayağı kesilirken, hayatı tehlikeyi atlatamadığı ve yaşam savaşı verdiği belirtildi.

'Spor da ergenekon var'


Milli Takım ve Galatasaray’ın rekortmen golcüsü, uğradığı haksızlıkları, Fatih Terim ve Ersun Yanal’la yaşadığı problemleri sıraladı, “Sporun da Ergenekon’u var. Kimin, nereden, nasıl uzaklaştırıldığını düşünmek lazım” ifadelerini kullandı.

Hakan Şükür, Bloomberg HT televizyonunda Gülin Yıldırımkaya’ya tartışma yaratacak açıklamalar yaptı.
Futbola son noktayı koyduktan sonra yorumculuğa soyunan Şükür, haksızlıklara uğradığını ifade ederek, “Sporun da Ergenekon’u olduğuna inanıyorum” diye konuştu.


Fatih Terim ve Ersun Yanal’la yaşadığı, kamuoyunu aylarca meşgul eden olaylara da açıklık getiren Hakan Şükür’ün röportajından önemli satır başları şöyle...

Fatih Terim’e niye kırıldınız?
Son kontratımda, 2008 Avrupa Şampiyonası son senem olacak demiştim. Attığım gollerle, çok büyük hizmetler vermiştim. Son ana kadar şampiyonaya gideceğimi biliyordum ama olmadı. Milli Takım’da olmayı bekliyordum. Kendisi de bunu söylemişti. Grup maçlarının en fazla gol atan oyuncusuydum. Oraya gidip, o başarıyı yakalarken, emeği olan, destek veren biriydim, fakat kadronun dışında kalmak beni üzdü.

Ersun Yanal’la da benzer bir sorununuz olmuştu. Seyirciler soruyorlar, Trabzon’da neler oldu?
Seyirciler kapalı kapılar ardındakileri bilemez. Hayatım boyunca hiçbir antrenöre saygısızlık yapmadım. Beni tanıyanlar iyi bilirler. Ersun Yanal’ın yaptığı bana göre öyleydi. Hiçbir sebep sunamadı.

Yanal soyunma odasına girmiş, siz yatıyormuşsunuz, ayağa kalkmamışsınız.
Doğrudur öyle bir olay var. Yanımdaki şahidim de Rüştü’dür. Gecenin 2’sinde Sayın Ersun Yanal odamıza girdi. Ben de oyundan çıkmıştım o maçta. Ayağımda sakatlık vardı. Ona buz yapıyordum. Çok afedersiniz üzerimizdeki kıyafetler rahat, çok rahat bir pozisyondayız odamızda. Ben ve Rüştü’nün söyleme ihtimali olmadığına göre, hocam bu yaptığı şeye bir bahane olarak bunun duyulmasını sağlamış herhalde. Bunu çok açık ve net söyleyebilirim. Bu bir saygısızlık değildir. O dönem müthiş bir birliktelik vardı. ‘Hakan’ı mumyalamamız lazım. O bırakana kadar oynatmam lazım’ diyen bir insandı kendisi.

Gerçekten sebep buysa çok enteresan bir psikoloji...
Bugün kendisi Milli Takımımızın bünyesine geri döndü. Alt yapılar koordinatörü oldu. Bazı şeyler Türkiye’deki ilişkilerle oluyor maalesef. Benim uzun vadedeki projelerim çok farklı. Çok daha sağlıklı ortamda sağlıklı sportif işler yapmak istiyorum. Bu bozulmuşluğun içerisinde olmak istemiyorum açıkçası. Maalesef Türkiye’de ilişkiler kötü. İlişkilerle birçok insanın hakkının yendiğini düşünüyorum. İlişkilerle değil de hakla bir yerlere gelebilmek lazım. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum. TRT’de yorumculuk yapıyorum. İlk günden itibaren, ‘Nasıl burada yorum yapabiliyor? Bu kadar parayı nasıl kazanır’ gibi kıyamet koptu.

Çok mu para kazanıyorsunuz?
Oradan teklif gelmiş. Siz başka bir kanaldan teklif gelse hayır mı diyeceksiniz? Burada aldığınızın 5 katı size teklif edilmiş. Bir de TRT gibi çok önemli bir yer. Söylemek istediklerinizi rahatlıkla söyleyebileceğiniz bir yer. Arada da kıramadığım TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin çok değer verdiğim bir insan. Ama maalesef benim bir yerlerde olmamı istemeyenlerin de olduğu düşünülürse...

Futbolun Ergenekon’u var diyenler oldu. Siz de inançlarınızdan ötürü çok sorgulandınız.
Çok güzel yaklaştınız. Duygularıma tercüman oldunuz. Bir sürü bant kaydı dinliyoruz. Sporun Ergenekon’u dediniz ben bunun var olduğuna inanıyorum. Bunlarla da ilgili önemli doneler, önemli kayıtlar çıkabileceğini düşünüyorum. Kimin, nereden, ne şekilde uzaklaştırıldığını nelere maruz kaldığımızı öbür tarafta bunun hesabı mutlaka olacak, ama öbür tarafa kalmadan da bu dünyada olabileceğini düşünmemiz gerekmektedir. Hepimizin telefonları dinleniyor olabilir. Açıkçası ben sporun Ergenekon’u olduğunu düşünüyorum. Sadece bana değil bir çok değerli arkadaşımıza, futbolcuya, politikacıya belki birçok şey olmuştur. Belki bizim bilmediğimiz başka yerlerde başka şeyler yaşanıyor.

Spor bakanlığı ilginiz çeker mi? Ya da başbakanlık...
Belki müthiş kariyerler, başarılar... Böyle olunca sporun en üst yerinde olmam lazım diyorsunuz, ama bu bir donanım meselesi. Ben çok şey yaşadım, tecrübelerim var. Hakan Şükür Futbol Akademileri’nin inşaatı devam ediyor. Belki de bir takımı satın alarak Türk futbolunun içerisinde olmak istiyorum. Uzun vadede bir siyasetçi olacaksam geçmişe baktığımızda güzel şeyler olan bir dönemden geçiyoruz. Bu siyasetin içinde sportif anlamda verebileceklerim olduğuna inanıyorum.

MİLLİYET

Cankurtaran dolap


Elazığ’da dün sabaha karşı meydana gelen 6 büyüklüğündeki deprem nedeniyle 51 kişi hayatını kaybetti, 72 kişi ise yaralandı..Bütün bunların üstüne depremden geriye kalan öyle bir görüntü vardı ki herkes şaştı kaldı..
Elazığ'da, dün meydana gelen, merkez üssü Karakoçan ilçesi Başyurt beldesi olan ve 6.0 büyüklüğündeki depremin ardından Palu ilçesinde 718 evde hasar oluştuğu bildirildi.

Palu Kaymakamı Ayhan Yazgan yaptığı açıklamada, depremden sonra Gökdere bölgesindeki bir evde, deprem sırasında korkarak pencereden atlayan bir kadının belinde problem oluştuğunu, Köklüce köyünde ise 4 kişinin enkaz altından yaralı halde kurtarıldığını, yaralıların durumunun ciddi olmadığını, Elazığ'daki hastanelere kaldırıldıklarını ifade etti.

Yazgan, Beyhan beldesinde 300, en ağır hasarın yaşandığı Köklüce köyü başta olmak üzere 16 köyde 312 hasarlı ev ile Palu merkezinde ise 70'i hafif, 21'i orta ve 15'i ağır olmak üzere 106 hasarlı evle birlikte ilçe genelinde toplamda 718 evde hasar meydana geldiğini dile getirdi.

Kaymakam Yazgan, öncelikle köylere yönelik olmak üzere Türk Kızılayının dağıttığı 650 çadırın jandarma ekiplerince kurulduğunu, Türk Kızılayının imkanlarıyla bin battaniye ve 260 sünger yatak, Kaymakamlıkça da 400 gıda paketi ve bin kişilik kumanyanın depremzedelere dağıtıldığını aktardı.

HÜRRİYET

Edirne'de kar esareti


Etkili kar yağışı nedeniyle 22 köy yolunun ulaşıma kapandığı Edirne'de, çok sayıda araç karla kaplı yollarda mahsur kaldı.

Etkisini artıran kar yağışı ve tipi nedeniyle Edirne kent merkezinde 8, Lalapaşa ilçesinde ise 14 köy yolu ulaşıma kapandı. Diyaliz hastası olan 40 yaşındaki Havva Dirik'i kent merkezine 12 kilometre uzaklıktaki Karabulut köyünden almaya giden özel bir diyaliz merkezine ait 34 YC 4093 plakalı minibüs, kapanan köy yolunda mahsur kaldı. Hastanın bugün mutlaka diyaliz ünitesine bağlanması gerektiği belirtilince devreye İl Özel İdaresi ekipleri girdi.

İlk olarak bölgeye gelen İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Ahmet Çetin, içinde bulunduğu 4x4 çeker kamyonetle hastayı almak için yola koyuldu. Ancak kamyonet de karla kaplı yolda ilerleyemedi. Bu sırada yolu açmak için bir greyder geldi. Ancak greyder de kalınlığı 1 metreyi bulan karı kürüyemedi ve devrilme tehlikesi geçirip kara saplandı. Gelen kar püskürtme aracı ile yolun açılması ile 4 saat sonra hastaya ulaşıldı. Kendisini almaya gelen minibüse binen Dirik, yaklaşık 20 dakika sonra diyaliz merkezine ulaşarak, diyaliz cihazına bağlandı.

Sabah saatlerinden bu yana aracın kendisini almaya gelmesini beklediğini belirten Havva Dirik, "Her kış bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Yetkililerin önlem alması gerekiyor. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum ve diyalize girmem gerek. Kaç saattir bekliyorum" dedi.

Edirne İl Özel İdare Genel Sekreteri Ahmet Çetin, "Kar yağışı nedeniyle Edirne merkezde 8, Lalapaşa ilçesinde ise 14 köy yolu ulaşıma kapandı. Gördüğünüz gibi kar yağışı devam ediyor. Burada büyük bir yığma yapmış ve burayı geçemiyoruz. Ekipleri bu bölgeye yönlendirdik ve açacağız. B bölgedeki diyaliz hastalarını da hastaneye yetiştireceğiz" diye konuştu.

Öte yandan, Edirne merkeze bağlı 5 köye elektrik verilemiyor. Elektrik arızasını gidermek için bölgeye giden TREDAŞ ekipleri de yolda mahsur kaldı.

'Sizi yem etmeyiz'


ABD Başkanı Baracak Obama'nın Yardımcısı Biden, İsrail’i dünya çapında tecrit etmeye yönelik çabalar olduğunu savunurken, ABD’nin her zaman İsrail'in yanında olacağını söyledi.

Barış sürecini canlandırmak amacıyla Ortadoğu turuna çıkan ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, ilk durağı olan İsrail’de ABD’nin Tel Aviv’e tam destek verdiğini yineledi. Biden, İsrail’i kast ederek ülkesinin “barış için risk alanların daima arkasında” olduğunu belirtti, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya övgüler yağdırdı. İsrail ile ABD arasında, İsrail’in güvenliği söz konusu olduğunda herhangi bir mesafe bulunmadığını söyleyen Biden, İsrail’in güvenliğini sağlamaya yönelik çaba göstereceklerini kaydetti. Biden’ın, Filistinlilerle başlatılacak ABD aracılığındaki barış müzakereleri öncesinde İsrail’e bu kadar güçlü destek vermesi, sürecinin başarısına yönelik kuşkuları beraberinde getirdi.

İSRAİL: İRAN’I BM’DEN ÇIKARIN

Obama yönetiminden İsrail’i ziyaret eden en üst düzey yetkili olan Biden, İran’a yönelik sert uyarılarda bulunarak, “İran’ın nükleer silah üretmesini engellemekte kararlıyız” dedi. Biden’ın, İsrailli muhataplarını, İran’a karşı tek taraflı askeri müdahalede bulunmamaları için ikna etmeye çalıştığı kaydedildi. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Biden ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, İran’ın uluslararası toplumdan tamamen tecrit edilmesini, Birleşmiş Milletler üyeliğinden de çıkarılmasını istedi. “Açıkça İsrail devletini yok etmekten bahseden Ahmedinejad gibi biri BM üyesi olamaz” diyen Peres, İran Cumhurbaşkanı’nın dünyadaki başkentlerde kabul edilmemesi gerektiğini savundu.

FİLİSTİN’DE YİNE RAPOR KRİZİ

Bu arada BM İnsan Hakları Filistin Özel Raportörü Richard Falk, insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak hazırladığı raporunun BM İnsan Hakları Konseyinde görüşülmesini Filistin Yönetimi yetkililerinin ertelettiklerini, kendisini istifaya zorladıklarını savundu.

GUARDIAN

Grizu faciasında yaralanan 2 madenci öldü


Hastanede yaralı olarak tedavileri süren 2 madencinin daha hayatını kaybettiği bildirildi. Böylece faciada ölen işçi sayısı 16'ya yükseldi.
Balıkesir'in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy'de faaliylet gösteren Şen Madencilik şirketine ait kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasında hastanede yaralı olarak tedavileri süren 2 madencinin daha hayatını kaybettiği bildirildi. Böylece faciada ölen işçi sayısı 16'ya yükseldi.


Dursunbey'de 23 Şubat'ta meydana gelen grizu patlaması sonucu yaralanan işçilerden İsmail Yaren (34) dün, Mehmet Davran (32) isimli işçi ise bugün tedavi gördükleri İstanbul Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde bir gün arayla vefat ettiler. Evli ve biri 8 diğeri 5 yaşında 2 çocuk babası İsmail Yaren'in cenazesi bugün öğleyin memleketi olan Dursunbey'in Taşkesiği köyünde kılınan cenaze namazının ardından gözyaşları arasında toprağa verildi. Cenaze namazına Balıkesir Vali Vekili Ali Osman İşsen, Dursunbey Kaymakamı İbrahim Küçük, Dursunbey Belediye Başkanı Mehmet Ruhi Yılmaz, Şentaş Maden İşletmesinin sahibi işadamı Erhan Ortaköylü ile Yaren'in madenci arkadaşları, çok sayıda vatandaş ve Yaren'in yakınları katıldı.

Öte yandan, aynı hastanede tedavi gören yaralılardan Mehmet Davran (32) isimli işçi de bugün hayatını kaybetti. Evli ve 2 çocuk babası olduğu öğrenilen Mehmet Davran'ın cenazesinin Balıkesir'e getirildikten sonra yarın Bigadiç ilçesine bağlı Işıklar köyünde toprağa verileceği bildirildi. Dursunbey'in Göbül köyünden olan Mehmet Davran'ın daha sonra Bigadiç Işıklar'a göç ettiği, ailesinin de burada ikamet ettiği öğrenildi. Grizu faciasında ilk anda maden ocağında 13 işçi ölmüş, 5'i ağır 18 işçi de yaralanmıştı. son iki kişiyle birlikte ölü sayısının 16'ya yükseldiği grizu patlamasıyla ilgili tedavi gören yaralı sayısının da 15 olduğu kaydedildi.

Olayın ardından başlatılan asvcılık soruşturmasında şirket ortakları Erhan Ortaköylü, Nihat Kosova ve Emre Temizer ile yeraltından sorumlu mühendis Halil Karakılıç tutuklanarak Dursunbey Cezaevine gönderilmişti. Mahkeme kalp hastası olan Kosova'yı sağlık riski sebebiyle serbest bırakırken, Ortaköylü için istenen tahliye ve kefalet karşılığı tahliye taleplerini reddetti. Olayla alakalı hazırlanan bilirkişi raporunun açıklanmasının ardından soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısının mahkemeden rapora göre kusuru bulunmayan Erhan Ortaköylü ve Emre Temizer'in tahliyesini talep etmesi üzerine mahkeme bu iki ismi serbest bırakmış, ancak mühendis Halil Karakılıç'ın ise tutukluluğunun devamı kararlaştırılmıştı.

Aynı maden ocağında 1 Haziran 2006 tarihinde meydana gelen grizu patlamasında da 17 işçi hayatını kaybetmişti.

Arap nobeli Erdoğan'a


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kral Faysal Vakfı tarafından verilen ''Kral Faysal Uluslararası Ödülü''nü aldı.,

Bilal Yakınbaş bildiriyor - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bizler anlamı barış olan bir dinin mensuplarıyız, tarih boyunca var olduğumuz, nefes alıp verdiğimiz her yerde barışı, insani değerleri, kul hakkını savunduk'' dedi.

BİSMİLLAHİRRAHMABİRRAHİM DİYEREK BAŞLADI
Kral Faysal Vakfı tarafından verilen ''Kral Faysal Uluslararası Ödülü'' töreninin başlangıcında Kur'an-ı Kerim okundu. Başbakan Erdoğan, ''İslama Hizmet'' alanında aldığı ödül için teşekkür ettiği konuşmasına ''Bismillahirrahmanirrahim'' diyerek başladı.

Bu bölgenin insanlarını birleştiren çok sayıda payda bulunduğunu belirten Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Ancak ben bu ortak paydalardan bir tanesinin diğer hepsinden önemli olduğuna inanıyorum. Bizler anlamı barış olan bir dinin mensuplarıyız. Tarih boyunca var olduğumuz nefes alıp verdiğimiz her yerde barışı, insani değerleri, kul hakkını savunduk. Yine asırlar boyunca ortaya koyduğumuz medeniyetler her zaman insan merkezli oldu ve sevgi medeniyeti olarak anıldı. Bugün tarihin bize yüklediği sorumluluk gereği o sevgi medeniyetinin en güzel numunelerini yeniden ortaya koymak, medeniyetimizin temelini oluşturan barış mesajını tüm dünyaya gür bir seda ile duyurmak gibi bir vazifemiz olduğunu düşünüyorum. Müslümanları farklı bir şekilde algılamak eğiliminde olanlara, ön yargıları körüklemeye çalışanlara inat, bizim tüm dünyaya hoşgörü, diyalog, birbirini anlama ve birlikte yaşama tavsiyelerimizi iletmemiz bu noktada öncü ve örnek olmamız gerekiyor.

Dünyanın neresinde olursa olsun renkleri, dilleri, inançları her ne olursa olsun her bir insanı, tüm yaratılanları, yaradandan dolayı seviyor, her bir insanın hakkını ve hukukunu her şeyin üzerinde görüyoruz. Bizim ilkemiz her işimizde emredildiği gibi dosdoğru olmaktır. Bu ilkeden asla taviz vermeden adaleti her zeminde cesaretle savunmak durumundayız. Adalet,hayatın her alanında gerçekleştirilmesi, yüceltilmesi, korunması gereken en temel değerdir.''

KENDİSİ BİR NEVİ ŞÖVALYE
Başbakan Erdoğan tören salonuna Suudi Arabistan Kralı Abdullah ile geldi. Kral Faysal Vakfı Genel Sekreteri Dr. Abdallah Al-Uthaimin de ödül alanları takdim ederken yaptığı konuşmada, töreni ''Recep Tayyip Erdoğan'ın düğünü'' olarak nitelendirdi. Uthaimin, ''gecenin yıldızı, kendine özgü bir insan'' olarak tanımladığı Erdoğan'ın, hiçbir zaman davasından vazgeçmeyen bir insan olarak tanındığını söyledi. Uthaimin, ''Kendisi bir nevi şövalye, kendisi eşsiz, kendisi çok kararlı, adalet için barışın tesisi için Kur'an'dan feyz alarak yola çıkıyor'' dedi.

Başbakan Erdoğan'ın belediye başkanlığı yaptığı dönemde de büyük hizmetler verdiğini, hem Türkiye'nin hem bölgenin gelişmesi için büyük çaba harcadığını anlatan Uthaimin, Filistin halkı için de büyük çaba gösterdiğini dile getirdi.

Tören öncesi Başbakan Erdoğan ile Kral Abdullah bin Abdülaziz, ''Filistin ve Kudüs'' konulu bir serginin açılışını yaptı. Erdoğan ve Kral Abdullah daha sonra sergiyi gezdi.

5 DALDA 8 ÖDÜL
Kral Faysal Vakfınca beş kategoride dağıtılan ödüllere bu yıl yedi ülkeden sekiz kişi layık görüldü.

''Arap Dili ve Edebiyatı'' dalındaki ödül, Cezayirli Prof. Dr. Abdurrahman el Houari Hardj-Saleh ve Lübnanlı Prof. Dr. Remzi Münir Baalbaki'ye verildi. ''Tıp'' dalındaki ödül, Alman Prof. Dr. Reinhold Ganz, Kanadalı bilim adamları Jean Pierre Pelletier ve Johanne Martel- Pelleiter arasında paylaşıldı. ''Bilim'' dalındaki ödül ABD'li Prof. Dr. Enrico Bombieri ve Avustralyalı bilim adamı Terence Chi-Sehn Tao'ya verildi. Başbakan Erdoğan'a verilen ''İslam'a hizmet'' ödülü ''En prestijli kategori'' olarak görülüyor.

ENSONHABER

Gökçek'ten otobüs seferlerini azaltma sinyali


Gökçek, sabah ve akşam seferlerinin sayısında da azaltmaya gidebileceklerini dile getirdi.


Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Ankara'da otobüs bileti fiyatlarındaki indirimin kendilerini sıkıntıya soktuğunu söyledi. Gökçek, durumun devam etmesi halinde sabah ve akşam seferlerinin sayısında da azaltmaya gideceklerini dile getirdi.


Levent'teki Movenpick Otel'de, Gazeteci Osman Ataman liderliğinde gerçekleştirilen "Bab-ı Ali Toplantıları"na katılan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantı öncesi basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Ankara'da İdare Mahkemesi kararıyla otobüs bileti fiyatlarında gerçekleşen indirimlerle ilgili Gökçek, "Ankara'da hepiniz biliyorsunuz bilet fiyatları 2. İdare Mahkeme kararı neticesinde hem 2007 yılı hem de 2003 yılı fiyatlarına çekilmek zorunda kaldı ve bilet fiyatları da yarı yarıya düşmüş oldu. Bunun yarı yarıya düşmüş olması demek, bizim özellikle gelirimizin yarı yarıya düşmesi demek. Zaten belediye olarak otobüsten 10 trilyon lira ayda zararımız vardı. Ayrıca 15 trilyon da her ay yeni aldığı otobüslere ücret ödüyorduk, bu da 25 trilyon ediyordu. Hasılatın da yarısı kaybolunca inanılmaz bir çıkmaz içerisine girdik" dedi.


Belediyenin içine girdiği sıkıntıyı vatandaşlara hissettirmemeye çalıştıklarını belirten Gökçek, "Bir süre sonra hissetmemeleri mümkün değil, çünkü kısa süre sonra otobüslerin hem akaryakıt hem de personel giderlerini karşılayamamaya başlayacağız. Onun karşısında çok ciddi aksamalarla da karşı karşıya gelebileceğiz. Minibüs ve halk otobüslerinin durumları da aynı şekilde. 2003 yılı ile 2010 yılı arasındaki enflasyon toplam olarak yüzde 124.5, ama buna karşılık Ankara Belediyesi'nin yapmış olduğu zam
yüzde 85; yani enflasyonun yüzde 40 altında.


Böyle olmasına rağmen fiyatların yarı yarıya düşürülmesi ister istemez bizi çıkmaza sokuyor" diye konuştu.


Vatandaşı zor durumda bırakmamak için sabah ve akşam sefer sayılarında azaltmaya gitmediklerini kaydeden Gökçek, "Bütün hesaplar meydanda. Bütün bunların karşısında halka bunu en az şekilde hissettirmek için sabah ve akşam saatlerindeki sefer sayılarını aynı bıraktık ama diğer saatlerdeki sefer sayılarını yarı yarıya düşürdük. Bu tabii ki ilk anda aldığımız önlem fakat sıkıştıkça, ekonomik olarak çıkmaza girdikçe istesek de istemesek de o sefer sayılarını azaltmak zorunda kalacağız. Bunun tek çözümü, mahkeme kararının düzeltilmesi. Mahkemeye itiraz etmemize rağmen hala mahkeme itirazımıza bakıp bize bir cevap vermedi. Merakla bunu bekliyoruz" ifadelerini kullandı.


Açıklamasında doğalgazla ilgili tartışmalara da değinen Gökçek, "Belediye başkanı olduğumda 154 bin doğalgaz abonemiz vardı. Daha sonra bu abone sayımızı 1 milyonun üzerine çıkarttık. Zaman zaman medyaya intikal etmiştir, 'doğalgaz paralarını ödemedi, ondan doğalgaz fiyatları arttı' gibi saçma sapan iddialar olmuştur. Bizim şu anda doğalgaz borcu diye söylenen borcumuz 670 trilyon olarak gözüküyor. Aramızda devam eden bir mahkememiz var, adli yargıda devam ediyor ve idari yargıda değil de adli yargıda devam ettiği için kazanma şansımız yüksek. Bilirkişi raporlarımız da lehimize geldi ve bu borcun yarısı silinecek" şeklinde konuştu.

Deprem bölgesinde sağanak yağış


Depremin vurduğu Elazığ'da sağanak yağış başladı.

Elazığ'da soğukla boğuşan depremzedeleri, sağanak yağış tedirginliği sardı. Yağışın başladığı deprem bölgesinde vatandaşlar, çadırlarına sığındı.

Erzincan'da iki ayrı deprem oldu


Dün Elazığ'daki 6.0 büyüklüğündeki depremin ardından bu akşam da Erzincan'da 4.1 ve 4. 0 büyüklüğünde iki ayrı deprem meydana geldi. Merkez üssü Çatalarmut olan deprem paniğe neden oldu.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden alınan bilgiye göre, saat 17.35'te, merkez üssü Çatalarmut köyü olan 4.1 büyüklüğünde ve 3 kilometre derinlikte bir deprem meydana geldi.

Saat 20.14'te ise yine merkez üssü Çatalarmut olan 6 kilometre derinlikte, 4.0 büyüklüğünde ikinci deprem kaydedildi.

Depremde ilk belirlemelere göre can ve mal kaybı olmadı.

HABER 7

'Soykırımı Kabul Edin'


Yazar Sevan Nişanyan, Türkiye'nin soykırımı kabul edip, özür dilediği takdirde ortada bir problem kalmayacağını söyleyerek herkesi şok etti...


Fatih Altaylı'nın Teke Tek programına konuk olan dilbilimci ve yazar Sevan Nişanyan ve tarihçi Yusuf Halaçoğlu, alevlenen Ermeni meselesini tartıştı.

ABD'de kabul edilen soykırım tasarısını "Komite tarihin hakemi olmamalı" şeklinde yorumlayan Nişanyan, Türkiye'nin soykırımı kabul edip, özür dilediği takdirde ortada bir problem kalmayacağını, soykırımın ABD'de kesin olarak tanınmasının ise tarihi sürece katkıda bulunacağına inandığını söyledi. Tarihçi Halaçoğlu ise Ermeni tarafının tarihle yüzleşmekten kaçtığını ifade ederek, "Biz diyaloğa her zaman varız" dedi.

TEKE TEK'te Fatih Altaylı'nın konuğu olan Sevan Nişanyan ve Yusuf Halaçoğlu, 1915 olaylarını, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi tarafından kabul edilen soykırım tasarısını tartıştı. Programda Nişanyan ve Halaçoğlu arasında gergin anlar yaşanırken, Nişanyan, komitede oylanan ve tartışılan meselenin 1915 olaylarının değil, bugünün meselesi olduğunu öne sürerek, "Katliamlar dünyanın o tarihinde her toplumda olmuştur, kimse de temiz değildir o konuda, esas insanları çıldırtan nokta Türkiye'nin bu kadar utanmazca yalan politikasını sürdürmesi. Bunun zararını Türkiye çekiyor, Amerika da çekmiyor, Ermeniler de" dedi.

Altaylı, konuklarına tasarının bir oy farkla kabul edilmesini işaret ederek, "Bir oy farkla bir tasarı kabul edildi, bir tarihi gerçek varsa bunun bir siyasi konu gibi ele alınıp, bir tane adam merdivenden düştüyse gelemediyse oylamaya 'soykırım var', düşmediyse 'yok' gibi bir durum ortaya çıkmıyor mu?" sorusuna cevap veren Nişanyan, "Gülünç bir durumla karşı karşıyayız, Amerikan Komitesi karşımıza ahlak hakemi olarak çıkıyor, tarih hakemi... Bunun müsebbibi Türkiye'nin akıl dışı politikası. Bir toplum 90 sene sonra hala kendi geçmişiyle yüzleşemiyorsa oradaki 22 oyun maskarası olur" diye konuştu.

"ERMENİLER HEP AŞAĞILANDI"

Ermeniler'in Türkiye'nin devlet politikası olarak aşağılandığını iddia eden Nişanyan'a cevap veren Halaçoğlu, "Ermeni toplumunun Türkler tarafından tanınmaması ya da aşağılanması diye bir şey hiç olmamıştır. Osmanlı'da ne Ermeniler, ne Rumlar ne de diğer gayrimüslimler azınlık statüsünde değildir" şeklinde konuştu. Nişanyan ise Türkiye'nin soykırımı kabul edip, özür dilediği takdirde ortada bir problem kalmayacağını, soykırımın ABD'de kesin olarak tanınmasının ise tarihi sürece katkıda bulunacağına inandığını söyledi.

"ERMENİLER TARİHLE YÜZLEŞMEKTEN KORKUYOR"

Tarihçi Halaçoğlu, Ermeni tarafının tarihle yüzleşmekten kaçtığını ifade ederek, "Biz 'Gelin araştıralım' dedik defalarca, ama Ermeniler tarihle yüzleşmekten hep korktu. Mesela 2005 yılında Viyana'da Ermeni meslektaşlarımızla bir araya gelmek için sözleştik. Bir araya da geldik, güzel belge değişimi de yaptık fakat 15 gün sonra oradan gelen insanlar muhtemeldir diasporanın baskısıyla toplantıdan vazgeçtiler. Biz diyaloga her zaman varız" dedi.

HALAÇOĞLU: KATLİAM YOK

Nişanyan, Türkiye'nin soykırımı utanmazca reddettiğini söylerken, Halaçoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti Ermenistan bağımsızlığına kavuştuğunda ilk tanıyan ülkelerden biridir. Amerikalı Profesör David Magie'nin çalışmasını esas alırsak 1 milyon 479 bin Ermeni nüfusu vardı dünyada o dönem, göç edenlerin sayısı hesaplandığında 250 bin ya da 300 bin Ermeni'nin öldüğü görülüyor. Bunların çoğu Rus arşivlerine göre açlıktan, koleradan ölmüştür. Bunları gözden gelemezsiniz" şeklinde konuştu.
AKTİF HABER

Çorum'da fırtına etkili oluyor


Çorum'da etkili olan fırtına nedeniyle bir apartmanın bacası yıkılırken, park halinde 2 otomobilin üzerine düşen beton parçaları maddi hasara yol açtı.

Çorum'da akşam saatlerinde etkili olan şiddetli yağmur ve fırtına nedeniyle çok sayıda işyerinin tabelası uçtu. Albayrak Caddesinde, 5 katlı bir binanın bacası fırtınanın etkisiyle yola düştü. Çatıdan düşen tuğla ve beton parçaları park halindeki bir otomobil ile yoldan geçen bir başka otomobilin üzerine düştü. İki araçta büyük çapta maddi hasar meydana geldi. Polis çevrede güvenlik önlemleri alırken, olay yerine gelen itfaiye ekibi çatının kenarında kalan tuğla ve beton parçalarını temizledi.

Osmancık Caddesi'nde de bir otomobilin üzerine tabela düşerken, bazı sokaklarda ise elektrik tellerinin koptuğu öğrenildi.

Ajan gazeteciler kim?


Dinç Bilgin'in Ali Kırca hakkındaki itiraflarının tartışıldığı medya dünyasında, Fehmi Koru olayı daha da ileri götürdü.


Dinç Bilgin'in Taraf'a yaptığı açıklamalar medya dünyasında gündem oldu.

Özellikle, 'İstihbaratçı gazeteciler vardı ve biz bunlardan haberdardık ve medya patronları da o kurumlarla ilişki kurabilmek için buna göz yumardı' çıkışı dün akşam Kanal 7 Haber Saati'nde Erhan Çelik'le Fehmi Koru'nun da gündemine geldi.

Erhan Çelik'in 'Türk medyasında gerçekten istihbaratçı gazeteciler var mı?' sorusuna Fehmi Koru, 'Dün de vardı bugün de var' şeklinde cevap verdi..

Konunun siyasi boyutunu da dile getiren ve Erdoğan'ın zaman zaman gazetecilere çıkışına değinen Koru bakın neler söyledi:

İşte Koru'nun konuşmalarından satırbaşları;

Dinç Bilgin Türkiye'nin önemli bir gazeteci ailesinin son temsilcilerinden Türkiye'de babası, dedesi gazetecilik yapmış, hala gazeteciliğe devam eden hiç bir patron kalmadı. Dolayısıyla mesleğin itibarına her zaman düşkün bir insandı. Kendisinin de itiraf ettiği gibi o dönemde bir banka kendisine satıldı ve o banka satışından sonraki dönemde farklı bir Dinç Bilgin portresi çizmeye başladı.

Zaten kendisinin yadırgadığı, pişmanlık ifade ettiği bir dönem o... Ama o döneme gelene kadar Türkiye'de mesela Turgut Özal'ın değişim, dönüşüm hareketlerine destek vermiş bir isimdi Dinç Bilgin...

DİNÇ BİLGİN'İN AÇIKLAMALARI YERİNDE

Şimdi neden bu günlerde bu açıklamaları yapıyor? Aslında Dinç Bey daha önce de bu tür açıklamalar yaptı. Yani 28 Şubat'ın Türk medyası üzerine bir kabus gibi çöktüğünü yine ilk biz onun ağzından duymuştuk. Kendisinin elinde gazetesi varken bile bazı ufak tefek açıklamalar yaptı, elinden alındıktan sonra gazetesi be grubu daha da büyük açıklamalar yaptı. Şimdi bunları söylemesi bence yerinde... Çünkü tam da tartışmanın ortasındayız...

Bu tartışmada birileri diyor ki; 'Aslında medya hiç bir yanlış yapmadı, yapmıyor dolayısıyla hükümetin bu medya üzerine bir baskısı söz konusu işte kimine gereksiz vergiler yükleyerek, kimine yazarlarını at diyerek, hükümet medya grupları üzerinde baskı uyguluyor'

Halbuki görüyoruz ki çok daha başka bir bozuk bir yapı var medyada bugün... Dinç Bilgin bir medya patronu olarak başından geçenleri anlatırken, aslında sadece 28 Şubat'ı anlatmıyor. Daha önceki dönemdeki çarpık medya-siyaset ilişkilerini de anlatmış oluyor. Çünkü o dönemde bir yanda askerler baskı uyguluyorlardı, ama askerin baskı uygulamadığı dönemde de medya patronlarıyla, medya yöneticileriyle siyaset arasında, neredeyse Başbakan tayin etmeye, bakan tayin etmeyi zaten doğal karşılıyorlardı. Genel müdürleri, bürokratları istedikleri gibi hizaya getirmeye çalışan bir yanlış yapılanma vardı.

Dinç Bey'in bu sıralarda bu açıklamaları yapması bence bu güncel tartışmaya kendi açısından bir katkıda bulunmak için...

BUGÜN MEDYADA İSTİHBARATÇI GAZETECİLER ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR MU?

Ben yıllardan beri aslında bu konuya ilişkin yazılar yazıyorum... Türkiye'de medya içerisinde istihbarat örgütleriyle bir biçimde ilişkili gazeteciler var.

Dün vardı... Bugün de var... Eğer bir tedbir alınmazsa yarın da olacak. Şimdi istihbarat örgütlerinin medya içerisinde kendilerine adam bulmaya çalışmaları kadar doğal bir şey yok. Dünyanın her tarafında istihbarat örgütleri bu tür çabalar içerisine girerler. Ama gazeteci kimliğini taşıyan bir insanın kendisini isterse istihbarat örgütünün eline vermesi kadar yanlış bir ilişki olamaz.

İSTİHBARATÇI GAZETECİLER DEŞİFRE OLUYORLAR MI?

Deşifre olsalar bile bir şey gelmiyor başlarına. Bugün Türk medyasında çok önemli konumlarda bulunan isimler, geçmişte böyle iddialara maruz kaldılar. O iddiaları istihbarat örgütünün içinden, önemli isimler ortaya attılar. İsim de verdiler... Hatta kod adını açıkladıkları ajan gazeteciler oldu.

Ama maalesef o gazeteci arkadaşlarımıza, meslektaşlarımıza herhangi bir şey olmadı. Aksine daha büyüdüler... Sadece yazar olanlar genel yayın yönetmenliğine kadar yükselebildiler. Sadece muhabirken, bugün yzar olarak ellerinde kalem tutanlar var... Yarın ne olacağını hep beraber göreceğiz...

Ama şu tezimi bir daha tekrarlıyorum;

BAŞBAKAN'IN MEDYAYI HİZAYA GETİRMESİNE GEREK YOK

27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında kurulmuş olan bir düzen var Türkiye'de... Medyada da aynı düzen devam ediyor. O düzen bu tür çarpık ilişkilere izin veren bir düzen, onun için artık sona ermesi gerekiyor. Bunu yapacak olan kişiler de siyasiler değil.. Hani Başbakan bazen canı sıkılıyor ve medyayı hizaya getirmek için bazı açıklamalar yapıyor ya, bunlara hiç gerek yok.

Medya kendi içerisinde bu yanlış düzeni ortadan kaldıracak çağta ve güçtedir... Galiba o yöne doğru da devriliyoruz...

KEMAL KILIÇDAROĞLU CHP'NİN BAŞKANI OLABİLİR Mİ?

Ben zannetmiyorum... Yani Deniz Baykal kendiliğinden o koltuğu boşaltmaz. Kongrelerde de Deniz Baykal'a karşı aday olup kazanmak mümkün değildir. Ama siyaset bu, göreceğiz... Kılıçdaroğlu, Baykal'a uygun bir milletvekili gibi de görünüyor...

Ailesinin öldüğünden habersiz


Keko Çiçek anne ve kardeşinin öldüğünden habersiz oyun oynuyor.

Babası yurtdışında olan Keko Çiçek, annesi Ayten Çiçek ve kardeşi Emre Çiçek'le birlikte dün meydana gelen depremde enkaz altında kaldı.

Anne Çiçek ve kardeşi Emre hayatını kaybetti. Annesinin üstüne sarıldığı Keko Çiçek ise yaralı olarak kurtuldu. Elinden yaralanan küçük çocuk hastanedeki tedavisi tamamlanarak köye geri döndü. Anne ve kardeşinin öldüğünden habersiz Keko Çiçek, köyde oyun oynamaya devam ediyor.

MYNET

Mit ve polis karşı karşıya


Erzincan'da MİT'e yapılan baskın, polis ile MİT'i karşı karşıya getirmiş. MİT yönetcisi Demir, Savcı Şanal'a "Görevlim iyi ki silah çekmemiş. Sizden 15-20 kişi öldürdü" diyor.

Erzincan'daki Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamenin eklerindeki detaylar, operasyon sırasında yaşananların filmleri aratmadığını ortaya koydu.

Soruşturmada tutuklanan MİT Bölge Başkanı Şinasi Demir, MİT binasını aramaya giden Özel yetkili Savcı Osman Şanal'a, "Savcı Bey görevlim iyiki size silah çekmemiş, 15-20 kişi ölürdü" diyerek tehditler savurduğu ortaya çıktı.

İddianamenin eklerinde yer alan 4 Aralık 2009 tarihli tutanakta MİT Bölge Başkanlığı'nda yapılan baskının ayrıntıları anlatılıyor. Tutanağa göre soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılan MİT BÖlge Başkanı Şinasi Demir ve yardımcıları Kıvılcım Üsetl ile Sadri Barkın İnce hakkında işlem yapmak için yanına yeteri kadar güvenlik görevlisi alan Savcı Osman Şanal, MİT Bölge Başkanlığı'na geldi.

MİT GÖREVLİSİ İÇERİ KAÇTI

Savcı Şanal ve yanındaki güvenlik güçlerinin zile basması üzerine bir MİT personeli demir kapıyı açtı. Şanal, personele kendini tanıttıktan sonra neden geldiklerini anlattı. ancak personel, şanal ve beraberindekilerin içeri girmesine izin vermedi. Şanal, MİT görevlisine bu engelleme nedeniyle gözaltına alınacağını söyleyinde personel bu sırada kapıyı bırakarak içeri kaçtı.

POLİS BAHÇEDE BEKLESİN

Bunun üzerine Şanal ve güvenlik görevlileri lojman kapısını kullanarak MİT binasının bahçesine girdi. Burada bir süre bekleyen Şanal, kapıların açılmasının ardından yanlarına gelen MİT Bölge Müdürü Şinasi Demir ile görüştü. Demir, 'Savcı Bey, yaynızdakiler burada kalsın, siz ve TEM Müdürü birlikte odaya geçelim' dedi. Odada yapılan görüşmede Şanal, Demir'e mahkeme kararını gösterdi. Kendisinin ve iki MİT personelinin evleriyle arabalarının aranacağını bildirdi.

BENİ ARAMA YETKİNİZ YOK

Mit Bölge Başkanı Demir ise, "Savcım beni ver diğer personelimi de arama yetkiniz yok. 2937 Sayılı kanun gereğince başkan'dan izin alanız gerekli. İzniniz var mı?" diye karşılık verdi.

Bunun üzerine Şanal, CMK'nın 250. maddesiyle yetkili olduğunu, atılı suçun ise bu kapsamda bulunduğunu bu nedenle herhangi bir makamdan izinin alınmasının gerekmediğini söyledi. Re'sen soruşturma işelemi yapılacağını bunun bir gereği olarak da yetkili mahkemenin arama ve el koyma kararı verdiğini belirtti.

MİT Bölge Müdürü Demir ise, "Benim önceki müsteşarlık makamına bilgi vermem gerekir. Biraz beklemeniz mümkün mü?" diye sorud. Savcı Şanal bu talebi makul karşılayarak bekledi. Bu sırada MİT Müsetaşarlığı, Adalet Bakanlığı ve başbakanlıkta görüşme yapıldı.

SİZDEN 15-20 KİŞİ ÖLÜR

Yaklaşık bir saat süren bekleme esnasında Savcı Şanal, MİT Bölge Müdürü Şinasi Demir'e binaya girişi sırasında kendisine ve beraberindekilere uygunsuz davranıldığını belirterek bu personelin açık kimlik bilgilerini istedi.

Bunun üzerine Demir, Savcı Şanal'a, "Savcı Bey görevlim iyiki silah çekmemiz. Silah da çekebilirdi. Benim görevli arkadaşlarımın hepsi özel eğitimlidir. Şayet silah çekseydi burada çatışma çıkardı. Çıkacak çatışmada belki benim 5-6 personelim ölürdü. Ancak sizde en az 15-20 kişi ölürdü" diyerek karşılık verdi.

Demir'in bu sözleri tutanağa, 'Görevli Cumhuriyet savcısına tehdit' olarak geçti.

Edirne'de 6 köy yolu ulaşıma kapalı


Edirne'de 2 gün etkili olan kar nedeniyle ulaşıma kapanan 22 köy yolundan 16'sı açıldı,6 köy yolunun çalışmaları sürüyor.

Balkanlar üzerinden gelen soğuk ve yağışlı havanın etkisi altına giren Edirne’de kar dün akşam saatlerinde etkisini yitirdi. Kapalı olan 22 köy yolundan 16’sı İl Özel İdaresi ekiplerinin çalışmasıyla ulaşıma açıldı.

KISA SÜREDE AÇILACAK
Ekipler, kalan 6 köy yolunun ulaşıma açılması için iş makineleri ile çalışıyor. İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Ahmet Çetin, kapalı olan köy yollarının kısa sürede tekrar ulaşıma açılacağını söyledi.

Meteoroloji Müdürlüğü yetkilileri, hava sıcaklığının en yüksek 5, en düşük sıfırın altında 4 derece olmasının beklendiği Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’da cumartesi gününe kadar yağmurun etkili olacağını bildirdi.

Bu habere yürek dayanmaz


Daha 8 yaşında. Bir gece evleri başına yıkıldı. Annesi ve kardeşleri öldü. Keko bilmiyor, şimdi onları enkazda arıyor.
Babası yurtdışında olan kendisi köylüler tarafından sağ çıkarılan küçük Keko enkazda annesiyle kardeşini arıyor. Ninesi ile birlikte evlerinin enkazından ayrılmayan Keko'nun bu hali yürek dağlıyor. 112 ekipleri enkazdan güçlükle uzaklaştırdı.

Minik Keko, Okçular köyünü vuran depremin hem şanslı hem de en talihsiz isimlerinden biri... Kurtulduğu için belki şanslı ama kucak kucağa uyuduğu annesi ve minik kardeşini kaybettiği için talihsiz.

ANNESİNİN KOYNUNDA UYUYORDU

8 yaşındaki Keko, babası Almanya’ya çalışmaya gittiğinden beri annesi Ayten Çiçek ve 3 yaşındaki kardeşi Emre Çiçek’le birlikte aynı yatakta yatıyordu. Pazar akşamı da yine aynı şekilde uyudular, kucak kucağa... Ancak deprem Çiçek ailesinin kerpiç evini yerle bir etti.

HALASI KURTARDI

Depremin kerpiç evleri kâğıttan kuleler gibi yıktığı gece kendi çocuklarını enkazın altından kurtaran İpek Çiçek, hemen Almanya’ya işçi olarak giden kardeşinin evine koştu. O evin de yıkıldığını gören İpek Çiçek, enkazın altından cılız bir şekilde “Kurtarın beni” sözlerini duydu. Hemen kızı Canan’la birlikte enkazı elleriyle kazmaya başladı. Önce sesin sahibi minik Keko’ya ulaştı, kucaklayıp toprağın içinden çıkardı.

ANNESİ VE KARDEŞİ ÖLDÜ

Sonra yengesi Ayten Çiçek’i ve yeğeni Emre’yi. Emre’nin minik bedeni depreme dayanamamıştı ancak Ayten Çiçek henüz yaşıyordu. Ancak o da kısa bir süre sonra son nefesini verdi. Keko hemen hastaneye kaldırıldı, depremi ufak sıyrıklarla atlatmıştı.

PSİKOLOJİK DESTEK ALACAK

Keko dün hastaneden taburcu olarak köyüne döndü. Ne annesini kaybettiğinden, ne de kardeşini kaybettiğinden haberi vardı. Yardım malzemeleri getiren ağabeylerinin verdiği cipsleri yiyordu afiyetle. Hamburg’dan hareket eden babasının gelmesini bekliyor dört gözle. Halasının kendisini kurtardığı yeri gösteren Keko, “Karanlıktı, çok korkmadım ” diyor sadece. Keko’yu ailesinin kaybını en az zararla atlatması için verilecek psikolojik destek ve buruk yıllar bekliyor.

HERKES BİLİYORDU TEHLİKEYİ AMA ÇAREMİZ YOKTU

Çok büyük sayılmayacak bir sarsıntıyla Türkiye’nin afet tarihine adını yazdıran Elazığ depreminin bu kadar güçlü görünmesinin tek sebebi yoksulluk. Felaketin bile bile lades olduğunu, kerpiçten evi yıkılan Okçular köyünün 71 yıllık sakini Abdullah Dağdüyen’in şu sözleri ortaya koyuyor: “2003’teki Bingöl depreminde de evin çürük olduğunu gördük ama yapacak gücümüz yok. Ben bu kerpiç evi bile 50 yılda zor yaptım. Herkes biliyordu tehlikeyi ama çaremiz yoktu.”