23 Şubat 2010 Salı

Şener balyozu tezkereye bağladı!


Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, balyoz operasyonu ile 1 Mart tezkeresini ilişkilendirdi.

CNNTÜRK'te Rıdvan Akar'ın sorularını yanıtlayan Türkiye Partisi Genel Başkanı ve eski AK Partili Bakan Abdüllatif Şener, Balyoz operasyonunun 1 Mart tezkeresiyle ilişkisi olduğunu söyledi.

"Siyasi partiler ve kamuoyu ikiye bölünmüş vaziyettedir. Herkes taraf olmuştur. Kimse hakkı aramıyor. Herkes konu üzerinde taraf tutuyor. Herkes neyin doğru neyin olduğuna bakmıyor." diye konuşan Abdüllatif Şener, Akar'ın sorularını şöyle yanıtladı:

Baykal ve bazılarının dile getirdiği iddialarda AK Parti'nin kapatılmasını istediğini ve erken seçime gideceği iddiaları var.

Toplumun geniş kesimi taraf olmuştur. Bu süreçler nedeniyle yargı, TSK, iktidar ve muhalefet mağdurdur. Ancak en büyük mağduriyeti bu ülkenin insanları çekmektedir. Ben bu sürecin, gelişmelerin tamamıyla iç dinamiklerin bir sonucu olduğunu görseydim sonunda dengelerin yerini bulacağını düşünebilirdim. Türkiye'de hassas bir coğrafyada hassas bir dönemden geçiyor. Türkiye'deki olaylar dünyanın zinde güçleri tarafından izleniyor. Türkiye bu atmosferde ateş çemberindeyken, bu hadiseleri yaşıyorsa bunun sadece iç dinamiklerin ortaya çıkardığını düşünmek saflık olur. Daha küresel ve uluslararası boyutları olduğunu düşünüyorum.

Sayın Başbakan balyoz darbe planıyla ilgili olarak aslında bundan haberdar olduklarını işlerine baktıklarını, diğerlerinin işlerine baktıkları için bu işlerin yaşandığını söylendi. Siz o dönemde önemli aktörlerden birisiydiniz.

Bu bahsettiğiniz değerlendirmenin o günü tanımladığını hiç düşünmüyorum. O dönemde sayın Başbakan siyasi yasaklıydı. 2002 seçimlerinde aday olamamıştı, milletvekili değildi, kabinenin dışındaydı. Bu bilgiler kendisine iletilmediği takdirde buna ulaşılmadığının sözkonusu olmadığı gerçeği var. O günkü yaşadığımız ortamı değerlendirecek olursam, MGK güvenlik gizlidir, oradaki konuşmalar, gündeme getirilen konular dışarıda anlatılmaz, söylenmeze. Bu balyoz harekatıyla ilgili herhangi bir yansıma ve algılamanın o günkü ortamda varolmadığını söyleyebilirim.

Askerden herhangi bir tavır görmüş müydünüz?

Hayır süreç gayet normaldi. MGK üyeleri de bu kuruldaki görevleri ve sorumlulukları çerçevesinde görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlardı. Böyle bir hava yoktu. Hatta yeni üyelerle biraraya gelen kurul mensupları tanışma içerisinde sıcak bir hava içerisindeydi. Ancak şunu tespit etmek lazım 2002'den 1 Mart tezkeresine giden dönem ABD'nin Irak'ı işgal etmeyi düşündüğü Türkiye ile işbirliği yapma düşüncesinde olduğu bir dönemde. Bununla ilgili müzakareler sürdürülüyordu. Meclis'te biliyorsunuz reddedildi. Bu süreç içerisinde kabine üyeleriyle askerler arasında çok yakın ilişkiler vardı. Ama konu ile ilgili ABD ile işbirliği yapılıp yapılmaması, tezkerenin kabulü veya reddinin hangi sonuçlar ortaya çıkaracağıydı. Bu tezkere kabul edilseydi ABD askeri Güneydoğu'ya yerleşmiş olacaktı. TSK ile ABD'nin askeri yetkilileri birarada bu operasyonu sürdürecekti. Askerin konumu güçlenecekti ancak böyle bir operasyona TSK tarafından ihtiyaç duyulmuş mudur, duyulmamış mıdır bilemem.

Bu süreç içerisinde Tayyip Erdoğan siyasi yasaklıydı. 2002 seçimlerinde milletvekilli olamamıştı. Başbakanlığı Abdullah Gül üstlenmişti. Kendisi kabinenin dışındaydı, ancak partinin genel başkanı olarak bazı temasları sürdürmekteydi. Bu süreçte sürekli olarak Erdoğan'ın yasaklarının kaldırılmasıyla ilgili pozitif bir atmosfer vardı. Nihayet bildiğiniz gibi bir bahaneyle Siirt'teki seçimler iptal edilmiştir ve yapılan ara seçimde milletvekili olarak meclise gelmiş ve başbakan olmuştur. Yani o günkü siyasal iktidar açısından, benim de içinde bulunduğum AK Parti açısından, meclis dışında kalan, başbakan olamayan çok doğal bir şekilde yürüdüğü ve geliştiği bir süreç olmuştur. Dış dinamikleri dikkate almadan, tezkereyi dikkate almadan balyoz operasyonuyla ilgili bir yorum yapılamayacağını düşünüyorum.

Siz bugün gerçekleştirilen operasyonlara baktığınızda yaklaşık 20 emekli subayı göz önüne alacak olursanız, nasıl yorumluyorsunuz. Gazetelerde çıkan darbe planları, eylem planları var, camilere bomba konulması girişimleri var.

Dünkü operasyonlara baktığımızda 49 asker gözaltına alınmıştır. Bunların sanırım 21'i general ve amiral düzeyindedir. Bu gerçekten çok önemli bir görüntüdür. Bunu çok sağlıklı bir şekilde değerlendirmek lazım. Bir tarafta yargı var bir taraftan yargının yürüttüğü işlemlerin zanlısı olarak çok sayıda asker var. Ben yargının yok olan, gerçekle bağlantısı olmayan veya elinde somut bilgiler olmadığı halde kendi kendine kurguladığı bir sürecin gerçekleşeceği ihtimalini düşünmüyorum. Bu süreç varolandan karmaşık bir şekilde yürütülüyor olabilir. Bu takdirde başta TSK olmak üzere başka söyleyecek sözü olan, olaya farklı yaklaşanların elindeki bilgi ve belgeleri daha ikna edici şekilde ortaya koyup olay ve hadiselerin içyüzü budur diye çıkması lazım. Biz şu an dosyalarda ne olduğunu bilmiyoruz, taraf olanlar da bilmiyor.

MGK toplatılarına katıldınız, özellikle burada Özden Örnek'e izafe edilen suçlamalarda Kıbrıs konusunda bir darbe yapılabileceği yönünde komutanlar arasında görüşmeler yapılması ortaya konuldu. MGK toplantısında Kıbrıs'la ilgili konuşuldu mu?

Annan planı sürecinde de referandumlar öncesinde de Kıbrıs'la meydana gelen gelişmelerle ilgili tüm ayrıntılar konuşulmuştur. Bunlar rahatlıkla tartışılıp müzakere edilmiştir. Annan Planı Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde referandumda askıya alındığı için her şey normalleşmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder