10 Mart 2010 Çarşamba
Çanakkale'ye deprem uyarısı
Bilim adamları Elazığ'da meydana gelen depremden Çanakkale'nin de etkilenebileceğini söyledi.
Dünyada ve Türkiye'deki depremleri, laboratuvarlarında saniye saniye takep ettiklerini belirten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümü Sismoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Tolga Bekler, Elazığ'da meydana gelen depremden Çanakkale'nin de etkilenebileceğini söyledi.
Karakoçan'da 6 büyüklüğündeki depremin meydana geldiği bölgenin yer etkinliğinin yoğun olduğu bir alan olduğunu kaydeden Bekler, sığ odaklı sarsıntının özellikle Başyurt Karakoçan ve Elazığ'da kuvvetlice, Giresun, Erzurum, Erzincan, Batman ve civarında hafif hissedildiğini vurguladı. Yaptıkları zemin etütlerine göre bu tür depremlerin Çanakkale'de de yaşanabileceği ve bir an önce önlem alınması gerektiğini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Bekler, "Biga Yarımadası, Saroz Körfezi, Edremit ve Gelibolu açıkları, ülkemizde meydana gelen tüm depremlerden etkilenebilecek bir konumda. Bu sebeple 24 saat boyunca inceleme ve gözlemler yapıyoruz. Elde ettiğimiz bilgileri yetkililerle paylaşarak konuya dikkat çekmek istiyoruz. Yerel yöneticilerin daha duyarlı olması ve önlemler alması gerekmektedir." dedi. Elazığ'daki gibi depremlerin diğer bazı ülkelerde devamlı olduğunu fakat Türkiye'deki şekilde can kaybı yaşanmadığını ifade eden Tolga Bekler, "Bizim yapılaşmadaki eksikliklerimiz ve gösterdiğimiz önemin yetersizliği, üzüntüleri arttırıyor. Yerel yöneticilerin ve akademisyenlerin, bir araya gelip deprem senaryoları oluşturması, yapıları ve yapı denetim firmalarını tekrar gözden geçirmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.
Depremin ilksel çözüm ve analizinin Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi tarafından yapıldığını hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Bekler, şunları söyledi: ''2003'te Bingöl ve Pülümür, 2005 ve 2007 Sivrice-Elazığ, son yıllarda bölgede görülen önemli deprem etkinlikleridir. Bölge, genel anlamda Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fay zonlarının kesişme noktası olarak nitelendirilir. Yoğun deformasyon ve buna bağlı deprem etkinliği sıkça görülmektedir. Elazığ'daki depremin, Bingöl-Karakoçan fayı olarak adlandırılan kırık sisteminin içinde meydana geldiği tahmin edilmektedir.''
İNTERNET HABER
Sahile binlerce sigara vurdu
Sahil Güvenlik Komutanlığı gemi batma olasılığını değerlendirerek bölgenin açıklarında arama yapmasına rağmen bir bulguyu rastlayamadı.
Gelincik Mevkii’nde deniz suyunun yüzeyi ve sahil binlerce kutu yabancı sigara paketiyle kaplandı. İhbar üzerine sevk edilen polisler, çevrede geniş güvenlik önlemi alırken Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bağlı ekipler de bölgede inceleme yaptı. Gemi batmasından şüphelenen Sahil Güvenlik ekipleri bölgenin açıklarında arama çalışmalarını sürdürdü. Ancak bulguya rastlanmadığı açıklandı. Sahili kaplayan yabancı sigaraları görüp polise haber veren Serdar Dinçer, “Çok fırtına vardı. Kıyıya büyük bir kalas vurmuştu. Onu çıkarmak için sahile inince, sigaraları gördüm. Suda ve sahilde binlerce sigara vardı” diye konuştu. Sigara paketlerinin yapılan incelemelerin ardından ekipler tarafından toplanarak depoya kaldırılacağı belirtildi.
Açlık sınırı ne kadar oldu?
MEMUR-SEN Şubat ayı için 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 912 TL, yoksulluk sınırını 2 bin 422 TL olarak hesapladı.
Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN), Şubat ayı için 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 912 TL, yoksulluk sınırını 2 bin 422 TL olarak hesapladı.
MEMUR-SEN'den yapılan yazılı açıklamada, konfederasyonun yaptığı açlık ve yoksulluk araştırmasında, Şubat ayında açlık sınırının bir önceki aya göre 19.37 TL, yoksulluk sınırının 55.81 artış gösterdiği bildirildi.
Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Kış mevsiminin sona ermesine doğru giyim fiyatlarında ortalama yüzde 4.32'lik bir düşüş yaşanırken, ayakkabı fiyatları arttı. Yakıt fiyatlarının fazla değişmediği Şubat ayında, aydınlanma fiyatlarında da bir değişim tespit edilemedi.
Barınma fiyatlarında yüzde 0.25'lik artışın yaşandığı Şubat ayında, sağlık madde fiyatlarında ortalama yüzde 0.07'lik bir artış gözlemlendi. Bunun dışında ulaşım, haberleşme, temizlik malzemeleri, eğitim-kültür madde fiyatları, çevre ve su madde fiyatlarında dikkat çekmeyecek oranlarda artışlar yaşandı."
İNTERNET HABER
Bu mezarların içi boş!
"Küçük kıyamet" adlı film için hazırlanan mezarlığa kimse dokunamıyor.
Fethiye'nin Kaya köyünde, bir film çekimi için oluşturulan mezarlığı film ekibi yıkmadan gidince köyde ikinci bir mezarlık ortaya çıkmış oldu. Köy sakinleri, mezar yıkmaktan çekindiklerini, bu bölgeye gitmediklerini ve mezarları yıkmadıklarını söyledi.
2006 yılında vizyona giren ve Fethiye'nin Kaya köyünde çekilen "Küçük Kıyamet" adlı film için oluşturulan mezarlık bugün hâla ayakta. Psikolojik gerilim türü olan ve 2006 yılında vizyona giren yönetmenliğini Yağmur ve Durul Taylan'ın yaptığı "Küçük Kıyamet" filmi, büyük Marmara Depremi'nin ardından bir ailenin başına gelenleri anlatıyor. Konusu itibariyle İstanbul'da yaşayan bir ailenin büyük depremin ardından kısa süreliğine Fethiye'de yazlık kiralaması ve burada yaşadıkları korku dolu gecelerin anlatıldığı filmin çekimlerinin çoğu bu mezarlıkta yapıldı. Bölgede çekimlerin tamamlanmasının ardından film ekibi İstanbul'a dönerken köyde film seti olarak kullanılan mezarlık yıkılmamış. O günden bu yana köylülerin mezarlık olduğu için yıkamadığı içi boş mezarlar bugün hâla ayakta.
Köyde ikinci bir mezarlık oluştuğunu söyleyen mahalle sakini 74 yaşındaki Şaziye Kızıl, "Burada film çektiler o zaman bu mezarlık yapıldı. Korku filmiymiş. Burada geceleri çekim yaptılar. Sonra bir gün işlerini bitirip gittiler ancak bu mezarlık öyle kaldı. O günden beri mezar diye mi neden bilmem kimse ne oraya gidiyor ne de yıkıyorlar. Köyde bir mezarlık daha oldu" dedi.
Avrupa'nın bir numarasıyız!
Benzinde, elektrikte ve doğalgazda olduğu gibi, internette de Avrupa birincisiyiz.
Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Dinç, benzinde, elektrikte ve doğal gazda olduğu gibi, internet erişim ücretinde de Avrupa'nın en pahalı kullanıcının Türkiye olduğunu öne sürdü.
Dinç, GSM operatörleri ve bankaların, birbirleriyle girdikleri rekabetin de etkisiyle tüketiciyi yanıltıcı reklamlar ve tanıtımlar yapabildiklerini iddia etti.
“Bankalar ve GSM operatörleri, tüketici yanıltıcı reklamlar nedeniyle Rekabet Kurumu'ndan sürekli ceza yiyorlar” diyen Dinç, ancak bu cezalardan maalesef vatandaşın yeterince haberdar olmadığını belirtti.
İletişim firmalarının ve bankaların tüketiciyi yanıltmaya yönelik yöntemlerinin artık fark edilmeye başlandığını, bunun bile tüketici bilinçlenmesi açısından sevindirici olduğunu vurgulayan Dinç, şunları kaydetti:
“İletişim firmaları, işletim maliyetlerini zaten ödedikleri görüşme boşluklarını, 'gece tümüyle ücretsiz konuşun' gibi kampanyalar düzenleyerek doldurup, vatandaşa konuşma alışkanlığı kazandırıyor. Oysa bu kampanyaların bir sona eriş tarihi var. Kampanya bangır bangır duyuruluyor ancak, 'kampanyamız bitti, görüşmelerimizde dikkatli olun' denmiyor.
Bir kampanyaya başladığınızda belli bir süre cazip olanaklar sunuluyor, şartlar değişip aynı operatörün daha cazip bir başka kampanyasından yararlanmak istediğinizde sizden hatırı sayılır bir fark alınıyor. Bankaların en sık başvurdukları kurnazlık yöntemi ise reklamlarda faiz oranlarını söyleyip, masraf adı altında para alınan çok yüksek miktardaki parayı hiç telaffuz etmemeleri...”
İNTERNET ÜCRETLERİ
Ayrıca, internet erişim ücretlerin de halen çok pahalı olduğunu savunan Dinç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Avrupa'da 29 liraya 10 gigabayt (gb) ya da sınırsız internet aboneliği var. Cep telefonu operatörleri, uzun bir zaman içinde çıkarmaları gereken 3G yatırım harcamalarını bir an önce tahsil edip kar durumuna geçmek için internet erişim ücretlerini çok yüksek tutuyor.
Düşünün, sadece 100 megabayt (mb) cepten interneti, hem de paket satış olarak 10 liraya veriyorlar. Benzinde, elektrikte ve doğal gazda olduğu gibi, internet erişim ücretinde de Avrupa'nın bir numarasıyız. Çünkü hiç bir ülkede internet erişiminden yüzde 66 vergi alınmıyor. Cepten ya da sabit internetten ödediğimiz 3 liranın 2'si vergiye gidiyor.”
Dinç, “tüketiciyi yanıltıcı uygulamalarda ısrar eden firmalara, bu hatadan bir an önce dönmeleri” çağrısında bulundu.
İNTERNET HABER
İnternette paylaşımın suyu çıktı!
Paylaşım sitelerinden data toplayıp, soygunculara veren bir site düşünün..
Arkadaşlarınızla Facebook gibi sosyal ağ siteleri üzerinden bilgilerinizi paylaşıyorsanız, bir kez daha düşünün. Kullanıcıları uyarmak maksadıyla kurulan PleaseRobMe (Lütfen beni soyun) isimli bir site, o an içerisinde kimsenin bulunmadığı evlerin bir listesini yayınlayarak "Buyurun, soyun" sloganıyla yola çıkmış ve paylaşım konusunda işi biraz abartan kullanıcıların dikkatini çekmek istemiş.
Sosyal ağ sitelerine ilgi her geçen gün artarken, bu sitelerden biri olan Facebook'un kullanıcı sayısı 400 milyonu aşmış durumda. Tamamen paylaşım mantığı üzerine kurulan bu sitelerde bazen paylaşma olayı o kadar abartılıyor ki, kullanıcıların başı bu paylaşımları yüzünden derde bile girebiliyor.
Elbette Twitter, FriendFeed ve Facebook gibi siteler artan şöhretlerinin bir kısmını da kullanıcıların kendileri hakkında söylemek istediklerini hızlı ve pratik bir şekilde aktarmalarına imkan vermesine borçlu. Fakat her zaman olduğu gibi bu işin de ucunu kaçırmak hiç de zor değil. Üstelik bazı ilgi çekici servisler haddinden fazla bilgi paylaşmaya çanak tutuyorlar.
Bu servisler kullanıcıların interneti o anda nerede kullandıklarını arkadaşları ile paylaşmalarını sağlıyor. Bu coğrafi bilgiler kimi zaman bir oyun kimi zamansa hava atmanın bir yolu olarak kullanılıyor.
Peki bu bilgilerin bu kadar açık yüreklilikle paylaşılması bir sorun yaratmıyor mu? Please Rob Me (Lütfen beni soyun) adlı internet sitesinin bu konudaki görüşü ise isminden bile anlaşılabiliyor. "Dışarıdaki tüm boş evlerin listesi" parolasıyla yayın yapan bu internet sitesi, Twitter mesajları ile şu anda evinde olmadıklarını haykıran kullanıcıların aslında ne kadar büyük bir hata yaptıklarının altını çizmek için oluşturulmuş.
Hürriyet
USB bellek kullananlar dikkat
Aman internetten virüs kapmayalım derken yanıbaşımızdaki cihazlar bizi sırtımızdan vurabilir.
Aman internetten virüs kapmayalım derken yanıbaşımızdaki cihazlar bizi sırtımızdan vurabilir.
Geçen ayın bir numaralı tehditi (Trojan. Clicker. CM) şu an ortadan kaybolmuş durumda. Onun yerine, USB belleklerr, hafıza kartları veya harici sabit diskler gibi taşınabilir aygıtları kullanarak kötücül yazılımları dağıtan bir mekanizma olan - Trojan. AutorunInf. Gen – tüm kötücül yazılımların toplamının %9.09’u ile ayın en tepesindeki e-tehdit durumunda.
BitDefender Kıdemli Araştırmacısı Catalin Cosoi, bulaşma kaynakları olarak bilinen kütüphane bilgisayarları, fotokopi/kopyalama dükkânları ve diğer kamusal yerler gibi ortamlarda kullanıldığında cihazların mutlaka virüs taramasından geçirilmesi gerektiği konusunda kullanıcıları uyardı.
MYNET
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)